BARIŞ

Abone Ol

Barış, bir sabahın kucağında usulca uyanmak gibidir,
güneşin ilk ışığı, yaprakların arasında süzülürken,
bir çocuğun gözlerinde masum bir gülümseme,
rüzgarın fısıldadığı sakin bir şarkıdır.
O, kalabalıkların ortasında bir anlık sessizlik,
savaşların gölgesinde filizlenen bir umuttur.
Barış, bir elin diğerine uzanmasıdır,
ne dil ister, ne din, ne sınır.
Yüreklerin birbirine dokunduğu o narin an,
bir babanın evladına sarıldığı sıcaklık,
bir yabancının gözlerinde tanıdık bir ışıktır.
Barış, kinle yoğrulmuş toprağı sulayan bir nehir,
yıkıntılar arasında açan bir çiçek,
yıkılan duvarların yerine örülen bir köprüdür.
Barış, bir annenin geceyi korkusuz geçirmesi,
bir çocuğun gökyüzüne bakarken sadece yıldızları görmesidir.
O, bir sofrada paylaşılan ekmek,
bir şarkıda birleşen sesler,
bir bahçede birlikte büyüyen farklı renklerdir.
Barış, sadece savaşın yokluğu değil,
kalbin içindeki fırtınaları dindirmek,
öfkeyi, nefreti, kırgınlığı bir kenara bırakmaktır.
Kendi ruhunda bir bahar yaratmak,
başkasının yarasına merhem olmaktır.
Barış, anlamaktır;
bir başkasının acısını, sevincini, hikayesini.
Onunla aynı toprakta kök saldığını hissetmektir.
Barış güzeldir, evet,
ama narindir de.
Bir cam kadar kırılgan, bir fidan kadar naif.
Onu korumak, ortak sorumluluktur.
Barış, bir sözcük değil, bir yaşam biçimidir,
her nefeste, her adımda yeniden inşa edilir.
Barış, bir başlangıçtır,
her sabah yeniden doğar,
her kalpte yeniden yeşerir.
Ve güzeldir,
çünkü barış, insan olmanın en saf halidir.