Gündem

Bingöl’ün Ayakta Kalan Tek Tarihi Yapısı İsfahan Bey Camii'nin Tarihçesi

Günümüzde Aftor Bölgesi olarak bilinen bölgede inşa edilen İsfahan Bey Camii Ve Zaviyesi Vakfının taşınmasıyla Aşağı Çarşı’da inşa edilen İsfahan Bey Camii, Bingöl Merkez’de ayakta kalan tek tarihi yapı olarak varlığını sürdürüyor.

Abone Ol

Bingöl Üniversite Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Baş’ın “Çapakçur (Bingöl) İsfahan Bey Camii Ve Zaviyesi Vakfı” başlıklı çalışması, Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisinde yayımlandı.
Prof. Dr. Yaşar Baş, araştırma makalesinde, İsfahan Bey’in hayatı, İsfahan Bey Camii, Zaviyesi ve Vakıflarının yeri ve tarihi süreci hakkında bilgilere yer verdi.

ÇAPAKÇUR LİVASI VE İSFAHAN BEY

Baş, araştırma makalesinde İsfahan Bey ile ilgili şu bilgileri aktarıyor: 
“Şerefhan’ın Sübhan Bey adı ile bahsetmiş olduğu İsfahan Bey, babası Abdal Bey’in ölümünden sonra Çapakçur ve çevresinin idaresini yürütmeye başlamış ve kardeşi Ahmed ile birlikte hakimiyetini genişletmiş idi. Çaldıran savaşının ardından Diyarbekir Bölgesi’nin de alınması üzerine İsfahan Bey, Şah İsmail adına bölgede bulunan Vali Aykutoğlu’nun elinden Çapakçur’u, Pazuki Mansur Bey’den Ağcakale’yi, Kadir Bey’den Zak (Zik) ve Meneşkut’u almıştı. Bu genişleme ile birlikte iki kardeş yönetimlerindeki bölgeyi paylaşmışlar ve Çapakçur Bölgesi, İsfahan Bey’in payına düşmüş idi. 

-İSFAHAN BEY 1548’DE VEFAT ETTİ-

İsfahan Bey, uzun süre Çapakçur emirliği yaptıktan sonra 1 Mart 1549 tarihinden birkaç ay önce Kasım-Aralık 1548 arasında vefat etmiştir. Şerefhan’a göre, Kanuni Sultan Süleyman zamanında onun ile kardeşi Ahmed Bey’in arasındaki dostluk yerini düşmanlığa bırakmıştır. Ahmed Bey’in çabaları ile alınan karar ve çıkan emir üzerine öldürülmüştür.

-CENAZESİ ABTOR KÖYÜNE DEFNEDİLDİ-

Cenazesi eski Abtor Köyü’nün bir kısmında yerleşik Kültür Mahallesi'nin alt kısmında inşa ve ihya etmiş olduğu cami ve zaviyesinin yakınındaki mezarlığa defnedilmiştir. 

-İSFAHAN BEY CAMİİ, ZAVİYESİ VE VAKIFLARININ YERİ VE TARİHİ SÜRECİ-

Çapakçur çevresinin dağlık, tarım arazilerinin, meslek kollarının ve iş imkânlarının yetersiz oluşu ve diğer bazı etkenler, bölge nüfusunun düşük ve sınırlı kalmasına yol açmıştır. Bu durum bazı zamanlarda bölgedeki yerleşimlerin seyrelmesine veya boşalmasına yol açmıştır. Pek tabii bu hal, geniş çaplı vakıf veya kamu yapılarının ve büyük külliyelerin oluşumunu sınırlamıştır. Bununla beraber, İslam medeniyetinin önemli hayır kurumlarından biri olan vakıflar, Çapakçur çevresinde dini ve sosyal hizmet amaçlı hayır işlerinin icra edilmesinde fonksiyonel görevler üstlenmişlerdir. Arşiv kayıtlarında Çapakçur’un Sultanyeri Nahiyesi’ne bağlı Ilısu Köyü’ndeki Şeyh Berekât Zaviyesi Vakfı ile Çabakçur Kazâsı Abtor Köyü İsfahan Bey Zaviyesi (Tekye) ve Cami’i Şerifi Vakfı gibi sosyal kurumların kayıtlarına yer verilmiş olması bu durumu göstermektedir. 

-İSFAHAN BEY CAMİ VE ZAVİYESİ 1548’DE TAMAMLANDI-

İsfahan Bey Cami ve Zaviyesi Vakfı, Mayıs 1548 tarihinden önce tamamlanmış olmalıdır. Zira bu eserlerin vakfiyesi, 20-29 Mayıs 1548 tarihlidir. Onun vefatından bir buçuk yıla yakın bir süre geçtikten sonra tamamlanmış 18 Mayıs 1550 tarihli Çapakçur mufassal tahrir defterinde, Abtor Köyü’ndeki (Âb-ı Tahûr, kısmen İnallı mahallesi) mülklerine veya vakıflarına yer verilmemiştir. Sadece Maksudan adını taşıyan bir çiftliğe işaret edilmiştir. Çoğunluğu gayrimüslimlerden oluşan Abtor Köyü’nde 3’ü evli 2’si bekar Müslim erkek vergi nüfusu yaşamakta iken, 56 akçe gelirli Maksudan Çifliği, 210 akçe gelirli 7 değirmen, 240 akçe gelirli 4 kom (kışlak), 6000 akçe gelirli boyahane mukataası ve köyün bağlarına ait gelirleri, miri adına cizye olarak kaydedilmiştir.
İsfahan Bey’in vakıfları, onun ölümünden sonra kısa bir süreliğine iptal veya bir sarsıntı ile karşılaşmıştır. Belki itirazların yapılması ve onun ölümünün ardından makul bir zaman geçtikten sonra idarenin ikna olmasına binaen, icmal defterinin sonuna kısa bir düzeltme eklenmek suretiyle vakıflarla ilgili olumsuzluk giderilmiştir. Başka bir ifadeyle eski Çapakçur beyinin mülk vakıfları, önce mufassal tahrir defterine miri adına kaydedilmiş, dirlik/timar olarak tahsis edilmiştir. Ancak icmal defterinin hazırlanışı sırasında gelirleri ile birlikte yeniden mülk ve vakıf olarak tescil edilmiştir. Her iki defterin konu ile ilgili kayıtları karşılaştırıldığında, mufassal tahrir defterinin kendisinin ölümünden sonra bir buçuk yıla yakın bir süre geçtikten sonra, Timurtaş Bey’in sancak beyliğinin altıncı ayında tamamlanmış olduğu, takip eden üç ay içerisinde defterin icmal (özet) kaydının çıkarıldığı anlaşılmaktadır.
İsfahan Bey’in vakıfları ile ilgili problemlerin ilerleyen devirlerde de devam etmiş olduğu anlaşılmaktadır. Diyarbekir Eyaleti coğrafyasında mevcut vakıflar ile ilgili 16. yüzyılın ortalarında hazırlanmış vakıf muhasebelerinde bu köydeki vakıflara yer verilmemiş olması bu durumu göstermektedir (Bizbirlik, 1995). Bu tarihlerden sonra, ancak 1690’lı yıllardan itibaren ilgili kayıtlara rastlanmaktadır. Bu tespitler, vakfın her şeye rağmen varlığını sürmüş olduğunu göstermektedir.

-1700 YILINA KADAR HİZMET VERDİ-

İsfahan Bey’in vakıfları ile ilgili problemlerin ilerleyen devirlerde de devam etmiş olduğu anlaşılmaktadır. Diyarbekir Eyaleti coğrafyasında mevcut vakıflar ile ilgili 16. yüzyılın ortalarında hazırlanmış vakıf muhasebelerinde bu köydeki vakıflara yer verilmemiş olması bu durumu göstermektedir (Bizbirlik, 1995). Bu tarihlerden sonra, ancak 1690’lı yıllardan itibaren ilgili kayıtlara rastlanmaktadır. Bu tespitler, vakfın her şeye rağmen varlığını sürmüş olduğunu göstermektedir.
Vakıfla ilgili bir başka tespit, vakfın mütevelli ve zaviyedarının vefatına binaen yenisinin tayini ile ilgili 25 Ekim 1700 tarihli bir tevcih beratı sureti ile ilgilidir. Tevcih kaydında, vakıf zaviyedarının talim-i sıbyan (çocuk eğitimi) yani eğitim öğretim işlerini yürütme zorunluluğuna işaret edilmiştir. Elbette vakıf çerçevesinde yapılan faaliyet türlerinin tespiti bakımından önem arzetmektedir. Abtor Köyü’nün adı da bu sırada vakıf adı ile birlikte Vakf-ı Zaviye-i Ab-ı Tahûr der Çapakçur şeklinde kaydedilmiştir (AE. SMST II, 35/ 3443). Aşağıda görevli tayinleri ile ilgili kısımda söz konusu olan atamalardan anlaşılan o ki, bu yüzyılın başında İsfahan Bey Camii ve Zaviyesi, tam kapasite ile hizmet vermiştir.
Ancak yüzyılın başındaki tespitlerden otuz sekiz yıl sonra görülen bir başka tevcih buyurusunda, Abtor’daki vakıf camiin yıkılmaya yüz tutmuş olduğu bildirilmiştir. 16 Eylül 1738 tarihli bu tevcih sırasında, Abitor nâm karyede İsfahan Bey binâ eylediği câmi harâba müşrif olub tamîr olundukda imâma muhtâc olmağla ciheti Seyyid Ahmed’e müceddeden buyurıldı kaydı düşülmüştür. Şu halde, Abtor’daki vakıf camii, 1738 yılına gelinceye kadar bir süre bakımsız ve sahipsiz kalmış, yıkılmaya yüz tutmuştur, ancak 1738 yılında tamir edilmiştir. Bu sırada, bir imam ihtiyacı ortaya çıkması dolayısıyle Seyyid Ahmed bu göreve atanmış ve cami yeniden hizmet vermeye başlamıştır. Abtor’daki yerleşim birimi de bu yıllarda seyrelmeye veya boşalmaya başlamış olmalıdır. Zira yerleşim birimlerindeki önemli kamu yapılarının devamı veya tahribi, elbette ki yerleşimin devamı, halkın ilgisi veya ilgisizliği ile doğrudan alakalıdır. 1720’li yıllarda Kiğı, Dersim, Çapakçur tarafında görülen eşkıyalık faaliyetlerin de bu durumda payı olabilir.

-İSFAHAN BEY CAMİİ ABTOR’DAN AŞAĞI ÇARŞI’YA TAŞINDI-

İsfahan Bey’in ölümünden sonra Çapakçur bölgesi ile Abtor Köyü esas itibariyle iskan ve devamlılık açısından bazen sorunlar yaşamıştır. İsfahan Bey’in vakıfları da bazı devirlerde sarsıntılar geçirmiş, gelirleri azalmaya başlamıştır. Vakıf eserler tahrip edilmiş, yıkılmaya yüz tutmuş, vakıf mülkleri yapılan müdahalelerle elden çıkmış veya miri adına kaydedilmiştir. Ancak her defasında bu sarsıntıları atlatarak varlığını sürdürmüş ve hizmetine devam etmiştir. 1738 yılında yapılan bakım onarımın ardından yeni bir toparlanma devresi geçirmiştir. Aradan geçen on beş yirmi yılın ardından Abtor Köyü ve buradaki vakıflar açısından yeni bir ilgisizlik, bakımsızlık, tahrip, ıssızlaşma dönemi başlamıştır. Bu sürecin ardından, cami ve zaviyeden de bir eser kalmamıştır. Muhtemelen 1750’li yıllarda, kaza merkezi hüviyetini kazanan Çevlik ahalisince vakıf camiin Abtor’daki kalıntıları taşınmış ve İsfahan Bey’in adı verilmek suretiyle burada yeni bir cami inşa edilmiştir. Bugün Aşağı Çarşı mevkiinde mevcut camiin hikayesi de bu yeni yapılaşma ile başlamıştır.
Çevlik (Aşağı Çarşı) mevkiinde yaptırılıp İsfahan Bey’in adı verilen cami, 1950’li yıllara kadar şehrin kalbi mesabesinde rol oynamıştır. Dini, ticari ve sosyal hayat onun çevresindeki çarşı ile yakınındaki mahallelerde şekillenmiştir. Cami, 1971 yılında gerçekleşen depremde önemli derecede hasar görmüş ve halkın yardımlarıyla onarılmıştır. 1 Mayıs 2003 depreminde minaresi ve duvarları kısmen yıkılan cami, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından önceki planına uygun olarak son defa inşa ettirilmiştir. Bu sırada, duvarları yeni malzeme ile sıvanmıştır. Bingöl merkezinde mevcut tek tarihi eserdir. Çevresindeki yerleşim seyrelmesine rağmen, tarihi geçmişi ile ilgi çekmeye ve faaliyetine devam etmektedir.
-SONUÇ-
Makalenin sonuç kısmında, şu ifadelere yer verildi: “Şerefhan Bitlisi’nin Sübhan adı ile bahsetmiş olduğu İsfahan Bey, Osmanlı devrinden önce Çapakçur Beyliği yapmaya başlamıştır. Osmanlı idaresinde yurtluk ocaklık üzere sancak beyi olarak Çapakçur beyliğini devam ettirmiştir. Çapakçur Kazası Abtor Köyü’nde bir cami ve zaviye inşa etmiştir. Aynı köydeki mülk arazilerini ve bir kısım yapıları Allah rızası için bu eserlere vakfetmiştir. Mayıs 1548 tarihli vakfiyesi ile vakıf eserlerini, akarlarını ve vakfın idare şeklini tescil ettirmiştir. Kardeşi Ahmed Bey ile aralarının açılması üzerine 1548 yılının sonlarına doğru Kanuni Sultan Süleyman’ın emri ile öldürülmüştür. Kendisinden sonra bu bölgede başlanan tahrir faaliyeti, 18 Mayıs 1550 tarihinde tamamlanmıştır. Bu arada kısa aralıklarla bölgeye Süveydi hanedanından olmayan sancak beyleri atanmıştır. Daha sonra büyük oğlu Maksud Bey, Süveydi ailesine mensup ve yurtluk ocaklık sancak beyi olarak Çapakçur’a atanmıştır. Ancak bir süre sonra Diyarbekir Beylerbeyi İskender Paşa ile aralarının açılması üzerine görevden alınmıştır. İsfahan Bey’in ölümünden bir süre sonra, Abtor Köyü’ndeki vakıf eserleri yıkılmaya yüz tutmuştur. 1738 yılında onarılarak imam atanması suretiyle yeniden faaliyete başlamıştır. Ancak bu durum, 1750’li yıllara kadar devam etmiştir. Bu tarihlerden itibaren vakıf eserler ile bunların bulunduğu köy yeni bir sahipsizlik ve ilgisizlik dönemine girmiştir. Cami ve zaviyenin kalıntıları, bu tarihlerde Çapakçur Kazası’nın idarî merkezi olan Çevlik Köyü’ne taşınmak suretiyle yeni bir cami yaptırılmıştır. İsfahan Bey’in adı verilen bu cami birkaç defa onarılmış ve 2003 yılında eski planına uygun olarak yeniden inşa edilmiştir. Kare planlı yapı, süslemesi olmayan sade bir görünüme sahiptir. Sadece minaresinin gövde kısmı, burada ilk yapılışından bu güne ulaşmıştır. İsfahan Bey Camii ve Zaviyesi’nin vakıf akarlarına gelince, vakıf binalar gibi vakıf akarlar da yüzyıllar boyunca bazı sarsıntılar geçirmiş, ancak varlıklarını sürdürebilmişlerdir. 1550 tarihli icmal tahrir defterine eklenen bir iki cümlelik kısa bir not dışında, İsfahan Bey’in ölümünden 1690 yılına kadar bu vakıflarla ilgili herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır. Ancak bu tarihten itibaren vakıf görevlileri, akarları ve gelirleri hakkında tespitler yapılabilmektedir. Bu tespitlere göre, Çevlik’te aynı adlı camiin yapılışı ile birlikte vakıf gelirleri de bu müesseseye tahsis edilmiştir. 19. yüzyılda vakıf akarların denetimi Evkaf Nezaretinin kontrolüne bırakılmıştır. Yüzyıla ait muhasebe kayıtlarında, eserin akarları, bakımı, onarımı, tefrişatı, görevlileri ve gelir gider durumu hakkında önemli bilgilere yer verilmiştir. Süleyman bin Sincar’ın vakıf mütevellisi olduğu özellikle 1860’lı yıllardan başlamak üzere, ölümünden sonra 1912 yılına kadar vakfın mülkiyeti ve idaresi konusunda ahali tarafından itirazlar ve şikayetler yapılmıştır. İsfahan Bey’in Allah rızası için kullanılmak üzere kendi mülkünden ayırıp vakfetmiş olduğu akarlar, gelirleri ve vakıf idaresi, 20. yüzyılın ilk dönemlerinde ortadan kalkmıştır.”

Ömer ŞANLI