2022 yılında 334 kadının öldürüldüğü belirtilen açıklamada, "Dünyada ve ülkemizde sağ, muhafazakâr iktidarlar, savaş ve şiddet politikalarıyla kadın kimliğine, emeğine ve mücadelesine dönük saldırılarını sürdürüyor.
Bu yıl başta Gazze olmak üzere Ortadoğu ve Dünya’da savaşların sebep olduğu yıkımlar, ülkede dokuz ay önce, 6 Şubat depreminde enkaz altında kalan iktidarın yeni yıkımlara yol açacak özelleştirme politikaları, kadın düşmanlığını meclise taşıyan kadın düşmanı koalisyonlar, hukuk sisteminin çöktüğünün teyidi bir yargı krizinin yanında büyük bir ekonomik krizle girdiğimiz 25 Kasım’da erkek devlet şiddetine, yoksulluğa, emek düşmanlığına, savaşlara karşı barışı, hayatlarımızı ve haklarımızı savunuyoruz şiarını yükseltiyoruz.
Evde, işte, okulda, sokakta, sosyal medyada, dijital platformlarda erkek şiddetine maruz bırakılıyoruz. Erkek şiddetine dair veriler iktidarlar tarafından açıklanmıyor. Şiddet vakalarının üstü örtülmeye çalışılıyor. 2022 yılında erkek şiddeti 334 kadını öldürdü. LGBTİ+ örgütlerinden gelen raporlar nefret söyleminin de her geçen gün arttığını gösteriyor. Ama AKP-MHP iktidarı sorun çözmek yerine kadın düşmanı siyasetine ve nefret söylemlerine yenilerini ekliyor. Tekçi, gerici ve cinsiyetçi temelde yürütülen politikalarla toplumsal cinsiyet karşıtlığı  yaygınlaştırılıyor ; cezasızlık politikalarıyla kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin önü açılıyor.“Milli, yerel, geleneksel” değerler adı altında kadınlar  eve ve aileye hapsedilmeye çalışılıyor. İstanbul sözleşmesi tek gecede feshediliyor,6284 sayılı kanun tartışmaya açılıyor.

Kürtajın ve sezaryenin hak olmaktan çıkarılması, şiddet uygulayan erkekle arabuluculuk uygulanması, boşanmayı zorlaştırma raporları, nafaka hakkına dair tartışmalar ile kadınlar sistematik olarak aileye mahkûm edilmeye çalışılıyor.  
AKP/MHP iktidarının sermayeden, savaştan ve ranttan beslenen bütçe politikalarıyla ekonomik kriz derinleşiyor. Kadın emeğini güvencesizleştirecek politikalarına hız veren iktidar 2024 bütçesinde kadını güçlendirmeye sadece her yüz lirada 53 kuruş ayırıyor. İktidarın gündeminde kadın işsizliği ve yoksulluğu yok.
Cinsiyetçi iş bölümü ve mevcut toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri çalışma yaşamında da şiddetin, tacizin ve ayrımcılığın yaygınlaşmasını sağlıyor. İşyerinde taciz ve şiddete karşı koruyucu yasaların olmaması kadınları şiddete açık hale getiriyor. Bu sebeple  ILO’nun 190 Sayılı Sözleşmesi Onaylansın! İstiyoruz.
Ekonomik ve sosyal güvenceden yoksun bırakılmayı, yoksullaşmayı, bize dayatılan kimliklerle yaşamayı, güvencesiz- kayıt dışı çalıştırılarak sömürülmeyi, dünyanın bakımı da dahil tüm bakım yüklerini karşılıksız olarak yüklenmek zorunda görülmeyi, şiddet ve istismar tehdidi altında yaşamayı reddediyoruz. Kadınların eşitlik ve özgürlük sorunu çözülmeden siyasi, medeni, sosyal ve ekonomik haklara erişimden bahsedilemeyeceğinin altını çiziyoruz ; Varız! Diyoruz.Vardık ve var olacağız.

Her 25 Kasım’da olduğu gibi bu yıl da sınırları ve zamanları aşan kadın dayanışmasını ve Mirabal kardeşlerin 1960larda Trujillo’nun diktatörlüğünün devrilmesine yol açan direniş ve mücadelesini selamlayarak isyanımızı meydanlara taşıyacağız.
Savaşa, şiddete, yoksulluğa karşı barışı, hayatlarımızı ve haklarımızı savunacağız!
-Ilo’nun 190 sayılı sözleşmesinin onaylanmasını,
-6284 sayılı yasanın etkin bir biçimde uygulanmasını,
-İstanbul sözleşmesinin yeniden yürürlüğe girmesini ve uygulanmasını talep ediyoruz.
Güvenceli iş güvenli gelecek talebimizden vazgeçmiyoruz!
Örgütlenme özgürlüğümüzden vazgeçmiyoruz!
Şiddetsiz bir yaşam, eşitlik, özgürlük, adalet, demokrasi, barış, laiklik mücadelemizden vazgeçmiyoruz!
Yaşasın kadın dayanışması!" denildi.
Haber Merkezi