Gündem

Kaya: Müminlere Nefislerinin Değil, Hakkın, Hakikatin Emrinde Olmak Yakışır

Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Özgür-Der Bingöl Şubesi tarafından düzenlenen “Maruf Üzere Yaşamak” konulu seminere katıldı.

Abone Ol

Özgür-Der Bingöl Şubesi Konferans Salonunda Erhan Ozan’ın açılış konuşmasıyla başlayan seminerde, Rıdvan Kaya, maruf kavramının Kur’an’daki yerine, bireysel hayattaki karşılığına ve toplumsal yaşamdaki belirleyici rolüne dikkat çekti. Marufun sadece “iyi olarak bilinen davranışlar” ile sınırlı olmadığını vurgulayan Kaya, marufun güzel ahlak, sorumluluk, emanet bilinci ve bilinçli bir Müslüman duruşu olduğunu ifade ederek şunları dile getirdi; “Müslümanların hayatlarını, alışkanlıklarını ve toplumsal ilişkilerini bu ilke doğrultusunda inşa etmeleri bir tercih değil, sorumluluktur. Toplumda giderek artan bireyselleşme ve bencilleşme, modern hayatın insanı fıtratından uzaklaştırmıştır. Marufun yaygınlaştırılmasının belli zaman ve mekânlara hapsedilemeyeceği ve bunun ancak bütüncül, düzenli ve programlı bir çabayla mümkün olacağını çok açık ve net bir şekilde söyleyebilirim.”

“MÜMİNLERE NEFİSLERİNİN DEĞİL, HAKKIN, HAKİKATİN EMRİNDE OLMAK YAKIŞIR”

Seminerde bencilliğin sadece mal ve dünya tutkusu olarak anlaşılmaması gerektiğini, kişinin kendi fikir ve tercihlerini dayatmasının da bencilliğin bir tezahürü olduğuna işaret eden Rıdvan Kaya, “Temel ölçüler hayatın merkezinde olduğu müddetçe nefsin dikkate alınması normaldir. Nefsin istek ve arzularını karşılama çabasının hayatın temel ölçüsü, hedefi haline gelmesi ise sapmaya işaret eder. Bencillik hastalığı en temelde hayatın hedefine dair yanlış bir yönelimi yansıtır. Rabbu’l-Alemin’i razı etme hedefi yerine farklı rıza arayışlarını merkez alma yanlışının neticesi olarak tezahür eder. Bencillik sadece dünya metaına bağlılık, lüks ve konfor arayışı şeklinde tezahür etmez. Kendi fikrini, eğilimini, tercihini dayatma tarzında da kendisini gösterir. Bildiğinden şaşmama; kendi görüş ve tutumunu tek doğru kabul etme ve başkalarını yargılarken hayli sert, tavizsiz kıstaslar kullanıp kendini yargılarken gayet sevecen, müsamahakâr davranma… Bu zaaflı yönelimden ancak güzel ahlak sahipleri, adalet ve hakkaniyetle hükmetmeyi kendilerine şiar edinenler korunabilirler. Oysa bunu teşhis edip, tedaviye yönelmek mutlaka adil ve objektif olmayı gerektirir. Her durumda adil olmakla, yakınlarının, sevdiklerinin, hatta nefsinin aleyhine dahi olsa adaletle hükmetmekle emrolunmuş Müminlere nefislerinin değil, hakkın, hakikatin emrinde olmak yakışır” dedi.

Kaya, modern hayatın kibir ve bencilliği büyüttüğünü söyleyen bu tehditlere karşı en güçlü korumanın salihlerle birlikte olmak ve cemaat bilincini diri tutmak olduğunu da dile getirerek, müminler arasındaki samimi ilişki ve kardeşlik hukukunun, tebliğin etkisini doğrudan belirlediğini kaydetti.

Konuşmasında rıfk, hilm, sabır ve affediciliğin önemine de değinen Kaya, Resulullah’ın (sa) hayatından örnekler vererek Peygamber Efendimizin en azılı düşmanlarını dahi yumuşaklık ve merhametle kazandığını hatırlattı. Safvan bin Ümeyye ve İkrime bin Ebu Cehil’in affedilmesi örneklerini aktaran Kaya, kötülüğe iyilikle karşılık vermenin dönüştürücü gücüne dikkat çekerek şunları söyledi; “Kötülükle iyilik bir olmaz ayetini hatırlayalım müminlerin hem zulme ve haksızlığa karşı tavizsiz olmaları hem de insanları kazanma konusunda sabırlı ve merhametli davranmaları gerekir. Şu ayrımı netleştirmek elzemdir. Bizler haramlara, şirke, zulme, küfre tavır almak zorundayız. Bu noktada muğlaklığa yer yoktur ama günahkârı, şirke bulaşanı, zulme meyledeni, küfre düşeni kazanma ihtimali varsa da sonuna kadar bunun için gayretle mükellefiz.”

Kaya, konuşmasını şu sözlerle tamamladı; “İyiliği emretmek ve affedici olmak müminin temel vasıflarındandır. Güçlü ve haklı olunduğunda dahi öfkeye yenilmeden, sabır ve merhametle hareket etmek gerekirken, zulüm ve haksızlık karşısında ise asla sessiz kalamayız. Bu doğrultuda Resulullah’ın (s) hayatının her yönüyle müminler için bir rehber olduğunu, yumuşaklık ve hoşgörüyle kurulan ilişkilerin Müslümanları kenetlediğini ve toplumsal dayanışmayı güçlendirecektir. Zayıfken, haksızken, çaresizken yumuşak davranmak, alttan almak, değil, haklı ve güçlü iken bile affedici, öfke anında dahi sabırlı olmak güzeldir. Kur’an-ı Kerim’de Rabbu’l-Alemin Resulullah’ın şahsında bütün müminlere hitaben “Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir” (Araf, 7/199) buyurarak affedici ve hoşgörülü olmayı emretmektedir.”

(Haber Merkezi)