O gün bu gündür her 24 Kasım’da öğretmenler günü olarak çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır. Ayrıca her yıl 5 Ekim’de de Dünya öğretmenler günü de bu kapsamdadır. Dolayısı ile yılda bir kere de olsa vefakar, cefakar, millet ve memleket aşkı ile ülkenin en modern ve en ücra mahrumiyet noktalarında görev yapan öğretmenlerimiz hatırlanmakta. Bu vesile ile tüm öğretmenlerimizin, geçmiş öğretmenlerimizin gününü bir kez daha kutluyor, bu vesile ile meslektaşlarıma öğretmenliğin ruhu ile alakalı acizane tecrübe ve tavsiyelerimi hatırlatmakta fayda mülahaza ediyorum.

Öğretmen toplum binasının en büyük işçisi ve kurucusudur. Toplum binasının bütün taşları öğretmen elinden geçer ve duvara konmadan önce son şeklini onun elinden alır. Sağlam bina istiyorsak iyi usta aramalıyız.

Kabul etmek gerekir ki öğretmenlik her şeyden önce bir ruh ve bir sevgidir. Öğretmenlik bilgisini öğrenmeden önce onu duymak ve sevmek gerekir. Öğretmenlik mesleğinin bütün inceliklerini bu ruh ve sevgi potasında eritmedikçe iyi bir öğretmen olunamayacağı malumdur. Okuttuğu dersi en iyi şekilde bilmeyen bir öğretmen başka türlü meziyetlere sahip olsa bile beklenen neticeyi alamaz. Öğrenci de bir kere öğretmenin branşını iyi bilmediği kanaati hasıl olursa artık ona ders dinletmek imkansız hale gelir.

Öğretmenin en büyük müfettişi ve en doğru sicil vericisi öğrencisidir. Öğrenci samimi olarak hürmet edeceği öğretmeninin bilgisini görmelidir. Öğretmen dersini iyi anlatmalıdır. Dersini iyi bilen öğretmen yarı yarıya başarı kazanmış demektir. Güzel anlatım, başta gelen öğretme şartlarından birisidir. Konudan uzaklaşmaksızın öğrenciyi yormadan, sıkmadan seve seve dinletebilen, öğrencilerini yeni fikir ufuklarına doğru sürükleyebilen, kafalarında bıraktığı izlerle tetkik ve araştırma ihtiyacını duyan kimsedir. Öğretmen her sözü dersin başından sonuna kadar o anda kurulan binaya bir taş daha eklemiş olmalıdır. Öğrencisine dersi iyi dinletebilmenin psikolojik sebeplerinden birisi de onlara muayyen ve mücerret bir konu, bir ders veriliyor hissini vermeden her hangi bir sebeple meraklarını uyandırarak işe başlamak, anlatılan dersin lüzumlu, kıymetli ve hayati olduğunu onlara inandırmaktır. Öğrenci kendi düşünce ve hayat anlayışı ile ilgili bağlantı kuramadığı dersleri dinlemek istemez. Bunları niçin okuyoruz diye kendi kendine sorar. Çoğu zaman öğrenciler arasında bazı derslerin hayatta lüzumlu olduğu konuşulur. Bu fena fikrin doğuşuna sebep şüphesiz ki dersin kıymetini anlatamayan, zevkini duyurmayan öğretmendir diyebiliriz.

Öğretmen disiplinli olmalı, sınıfa bir ibadet yerine girer gibi huzur ve emniyetle girmeli. Şayet öğretmen öğrencilerini disipline etmede zayıf kalıyorsa sınıfta yüzüne tatlı bakan öğrenciler bir anda tavırlarını değiştirirler. O halde sert mi olmalı hayır. Sonsuz bir şefkat ve ciddiyet sertliği içinde müşfik bir yüzle öğrencisinin karşısında otoritesini sağlamalıdır. Hülasa büyük bir müçtehidin şu sözü öğretmene verilen değerini anlatmaya yeterdir sanıyorum.

Benim nazarımda iki sınıf çok ehemmiyetlidir. Birisi subay, diğeri öğretmendir. Bence bir öğretmen yüz vaiz kadar bu memlekete faydalıdır. Subay Türk ordusunun en sağlam temeli ve unsurudur.

Tüm öğretmenlerimize saygılarımla.

  • Ali BERDİBEK
  • Emekli Milli Eğitim Müdür Yardımcısı (Eğitim Uzmanı)