Özgür-Der Bingöl Şubesi tarafından “Yitik Eylemimiz: Okumak” konulu seminer düzenlendi.

Seminere konuşmacı olarak katılan Osman Sevim, Kur’an-ı Kerim’den ayetler okuyarak okumanın önemine dikkat çekti.

Okumanın insana has en özel becerilerden biri olduğunu ifade eden Sevim, “İnsan, geçmişte taşlara, derilere, ağaç kabuklarına yazılanları okuyarak bir bilgi yolculuğuna çıktı. Sonra kâğıdı buldu, matbaayı icat etti ve okuma eylemini çok daha ileriye taşıdı. Bugünse teknolojiyle beraber okuma, hayatımızın merkezinde yer alıyor. Çünkü bilgiye ulaşmanın, eğitimde ilerlemenin, iletişim kurmanın ve toplumda sağlam bir yer edinmenin temel yolu okumaktan geçiyor. Ayetlerde bize çok açık görünüyor ki dinimizde de okumanın çok önemli bir yeri var. Bu veriye Hasan Onat hocamız da dikkat çekiyor ve diyor ki; ‘okuma, aslında bir anlamlandırma sürecidir.’ Yani sadece gözle bakmak yetmez, okuduğumuzu anlayarak, düşünerek ve sorgulayarak hayatımıza katmalıyız. Bu tanımlama aslında çok doğru öyle ki Rabbimiz de bize sürekli, akletmez misiniz? Düşünmez misiniz? diye sorar. Rabbimiz başka bir ayette ise, “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” buyuruyor. Yani bilgiyle, okumayla insan değer kazanıyor, mertebesi yükseliyor. “De ki: Rabbim, ilmimi artır!” duasıyla da gösteriyor ki, insan ömrü boyunca okumayı ve öğrenmeyi bırakmamalı. Bugün bilgiye ulaşmak çok kolay gibi görünse de mesele sadece ulaşmak değil, ulaşan bilgiyi doğru okuyup anlamlandırmaktır. Çünkü doğru okuma olmazsa, bilgi insanı hakikate değil, yanlışa da götürebilir. Onun için okumayı sadece bir alışkanlık değil, hayatı anlama ve yaşama sanatı olarak görmeliyiz.” dedi.

“Nasıl ve ne zaman okumalıyız” sorusuna cevap veren Sevim, şunları söyledi; “Okumaya hemen en ağır, en zor kitaplarla başlamak şart değil. Önce bize hitap eden, ilgimizi çeken eserlerle başlayabiliriz. Sevdiğimiz bir alan bulursak, mesela tarih, psikoloji, edebiyat ne olursa olsun o konuda okudukça hem okuma sevgimiz artar hem de ilerleme kaydederiz. Çünkü bir kitap başka bir kitabı çağırır, bir konuyu merak ederken başka bir konunun kapısını aralarız. Bir de her yoğunluğun içinde kitap okumaya mutlaka zaman ayırmalıyız. Belki çok uzun süreler değil, ama her gün az da olsa düzenli okumak çok önemli. Okurken sadece kelimeleri takip etmek değil, düşünerek, anlayarak, bağlantılar kurarak okumak gerekiyor. Başka kitaplarla, başka bilgilerle ilişkilendirerek okumalıyız. Şimdi hızlı okumaya gelince ise herkes için geçerli bir yöntem olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Bazı insanların yeteneği vardır hızlı okuyabilir ama bunu herkes yapacak diye bir şey yok. Zaten aceleye gelirsek, Woody Allen’in esprisine döner iş: “Hızlı okuma kursuna gittim, ‘Savaş ve Barış’ı 20 dakikada bitirdim. Sonuç? Olay Rusya’da geçiyor!” diyor. İşte mesele burada; hızlı hızlı okuyup da hiçbir şey anlamamak bize yakışmaz. Okuma vakitleri içinse şunları söyleyebilirim, aslında en güzel okuma vakti, zihnin ve bedenin en dinç olduğu sabahın erken saatleri. Yani o seher vakitleri var ya, işte tam da o zamanlar. Ama sadece sabahla sınırlı değil tabii, nerede ve ne zaman fırsat bulursak okumalıyız. Önemli bir şey daha: Okumak boş vakit doldurma işi değildir. “Boş vaktim olursa okurum” demek yanlış olur. Okuma, hayatımızda özel bir yer açmamız gereken, planlı yapmamız gereken bir iştir. Evde, işte, okulda, otobüste, tatilde… Nerede olursak olalım, okumaya fırsat kollamalı, hatta fırsat yaratmalıyız.”

Pancar Toplamak İçin Çıktığı Yaylada Mahsur Kaldı Pancar Toplamak İçin Çıktığı Yaylada Mahsur Kaldı

Sevim, konuşmasına şöyle devam etti: “Şimdi dostlar, kitap okumak deyince şunu hiç aklımızdan çıkarmayalım: Meşhur bir söz vardır, “Bütün kitaplar aslında Kur’an’ı daha iyi anlamak için okunur.” Yani okumalarımızı bir amaç üzerine yapmalıyız, rastgele değil. Unutmayalım ki her kitap bir düşüncenin yayılması için yazılır. Öyle durup dururken yazılmış kitap yoktur. Bir cümle kurulur, o cümle yayılır, meşhur olur, sonra da sanki doğruymuş gibi herkes tarafından kabul edilir. O yüzden her kitabı okurken dikkatli olacağız. Fellini’nin güzel bir sözü var: “Film çekmekle tetik çekmek arasında bir fark yok,” diyor. Kitap yazmak da böyle işte… Bir kader yazıyorsun adeta. Okuduklarımız hayatımızda kelebek etkisi yapar, küçücük bir değişim başlar ama sonucu çok büyük olur. Bu yüzden kitap seçerken sarraf gibi davranmamız lazım. Yani her kitaba el uzatmayacağız, kıymetli olanı seçeceğiz. Gerekirse sahafa ya da tecrübeli birine danışacağız. “Bir kitap okudum, hayatım değişti” diyen çok insan duymuşuzdur, değil mi? Gerçekten de bir kitap bazen tüm hayatımızın yönünü değiştirebilir. Mesela Öcalan örneği var. Ankara’da yatılı okurken, tesadüfen bulduğu “Sosyalizmin Alfabesi” diye bir kitabı okuyor. Kitabı bitirince de kendi kendine şöyle diyor: “Muhammed kaybetti, Marx kazandı.” Bakın işte, bir kitap insanın bakış açısını böyle kökten değiştirebilir. O yüzden okuduğumuz şeye dikkat etmek çok önemli.” dedi.

Sevim, kitap insanı değiştirir mi? sorusuna ise şu cevabı verdi; “Şimdi gelelim diğer meseleye… Kitaplar her zaman bizi geliştirmez, yanlış kitap yanlış yerlere de sürükleyebilir. Stefan Zweig, “Satranç” kitabında bu konudan bahseder. Der ki: “Aşırı uyarılma patolojik bir duruma yol açar.” Yani aşırı bilgi yüklemesi de insanı hasta edebilir. Hatta buna “satranç zehirlenmesi” adını vermiş. Tıpta bile böyle bir terim yok aslında, kendisi böyle isimlendiriyor. İnsanlar, öğrendikçe, bildikçe, ileriyi görmeye başladıkça bazen bunun ağırlığı altında ezilebilir. İşte bu yüzden hem neyi okuduğumuza hem de nasıl okuduğumuza dikkat etmemiz şart.”

Konuşmasının sonunda okumanın, yalnızca bilgi edinmek değil, aynı zamanda farklı dünyaların kapısını aralamak, düşünce dünyamızı zenginleştirmek, kavrayışımızı derinleştirmek ve nihayetinde özgürleşmeyi sağlayan bir olgusuna dikkat çeken Sevim, şu cümlelerle sözlerini sürdürdü; “Fahreddin Razi’nin örneğinden de anlayacağımız gibi, ilim ve öğrenme, sadece insanlara değil, hayvanlara bile bir dönüşüm sağlayabiliyor. Bir köpek bile av avlamayı öğrenip “necisten” çıkabiliyorsa, biz insanlar da okudukça, öğrendikçe, kendisini geliştirebilir. Yani, okumak, kişiyi sadece bilgiyle doldurmakla kalmaz, ona bir değişim gücü de kazandırır. Okuma alışkanlığımızı geliştirdikçe, alanımızda yazılmış en iyi kitapları seçip okudukça hem kendimizi aydınlatırız hem de etrafımızı aydınlatabiliriz. Çünkü bilgiye sahip olmak, sadece bireysel bir gelişim değil, aynı zamanda çevremize de fayda sağlamaktır. Okumak, hayatımıza yön verir ve bizi daha özgür bir birey yapar. O yüzden okumayı bir yaşam biçimi haline getirelim ve bu yolda ilerlemeye devam edelim.” dedi.

(Haber Merkezi)