ÖZEL RÖPORTAJ: EYLEM ÖZEN
Uzun yıllardır Diyarbakır’da görev yapıyor ancak Bingöllü birçok hastanın özellikle kanser vakalarına bağlı ameliyatlarda öncelikli tercihlerinden olmayı sürdürüyor. Gerek halkla iletişimi bakımından gerekse uzun soluklu tedavi süreçlerindeki destekleriyle adından sıkça söz ettiren Bingöllü Cerrahi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Bahri Çakabay, Kent Haber Gazetesi’ne konuştu.
Röportajında birçok önemli noktaya değinen ve satır aralarında dikkat çeken mesajlar aktaran Çakabay, kanser vakalarında özellikle genç yaş grubunda ciddi bir artış yaşandığını söyledi.
Erken teşhisin hayati önem taşıdığını vurgulayan Çakabay, toplumun tarama testleri konusunda daha bilinçli olması gerektiğini belirtti. Kanserin erken evrede teşhis edilmesinin hayat kurtarıcı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Çakabay, hastalarına bu konuda nasıl önerilerde bulunduğunu anlattı.
Son yıllarda kanser tedavisindeki gelişmeler, özellikle cerrahi yöntemler ve ilaçlar konusunda büyük bir ivme kazandı. Prof. Dr. Çakabay, bu yeniliklerin tedavi süreçlerini nasıl etkilediği ve hastaların yaşam kalitesini nasıl iyileştirdiği hakkında bilgiler verdi.
Diyarbakır'da uzun yıllardır kanser tedavisi yapan Çakabay, Bingöl'den gelen hastaların en sık karşılaştığı kanser türlerini ve bu hastalıkların tedavi süreçlerini de paylaştı.
Bingöl’ün özellikle Solhan ve Genç ilçelerinde, genetik geçişli FAP (FamilyalAdenomatöz Polipozis) vakalarının yaygın olduğuna dikkat çeken Çakabay, “Bu tür ailelerin bireyleri 18 yaşından itibaren mutlaka düzenli olarak tarama yaptırmalı” uyarısında bulundu.
Halkın bilinçlenmesi ve kanserle mücadelede daha başarılı sonuçlar alınabilmesi için önerilerini paylaşan Prof. Dr. Bahri Çakabay’ın röportajından öne çıkanlar başlıklar şöyle;
ERKEN TEŞHİSTE TAMAMEN İYİLEŞMEK MÜMKÜN…
Kanserle mücadelede erken teşhisin ne kadar kritik olduğunu düşünüyor ve bunun için hastalarınıza hangi önerilerde bulunuyorsunuz?
Şimdi, 'Kanserde erken teşhis hayat kurtarır' diye bir slogan var ve bu aslında çok yanlış bir slogan değil. Yani, ilerlemiş kanserlerde tedavi hem çok zor hem de belki de mümkün olmayabiliyor. Bazen sadece rahatlatıcı, ancak kesin olmayan tedaviler uygulanabiliyor, eğer hastalık çok ilerlemişse. Ancak erken teşhis demek, erken evre kanser demek anlamına gelir. Erken evrede, yani daha başlangıç aşamasında teşhis edilmiş kanserlerin çoğu daha iyi tedavi edilir, hatta tamamen iyileştirilebilir. 'Kür' demek, onkoloji literatüründe hastalığın tamamen iyileşmesi ve yenilmesi demektir; bu da ancak erken teşhisle mümkün olabilir.
Erken teşhis için elimizde olan en önemli ve etkili yöntem hâlâ taramalardır. Taramalardan kasıt; bağırsak kanserleri için kolonoskopi yapılması ve daha öncesinden büyük abdestte gizli kanın tespiti gibi testlerdir. Bu testler, aile sağlığı merkezlerinde basit bir teknikle yapılabilmektedir. Bu tür taramaların 50 yaşından sonra düzenli olarak yapılması gerekmektedir.
Meme kanseri için, özellikle 40 yaşından sonra yılda bir kez mamografiyle tarama yapılması önerilmektedir. Mamografi, henüz kanserleşme ortaya çıkmadan önce hastalığı tespit edebilir. Ailesinde kanseri olan bireylerde bu taramanın yapılması daha da büyük önem taşır.
Diğer kadın kanserlerinde, özellikle rahim ve yumurtalık kanserlerinde bazı şikayetler ortaya çıktığında kanser şüphesi oluşabilir, alt karın bölgesinde ağrı, açıklanamayan anlamsız vajinal kanamalar gibi. Rektum kanserinde bilhassa yaşlılarda büyük abdestte kan görülmesi, kansızlık, Akciğer kanserinde sigara içicisi olanlar ve inatçı öksürük gibi belirtiler yer alır. Tüm bu durumlarda, kanseri erken evrede yakalayabilmek için en etkili yöntem düzenli taramalardır.
EĞER AİLEDE KANSER HİKAYESİ VARSA MUTLAKA….
Bunun için hangi önerilerde bulunabiliriz?
Zaten bütün kanser organizasyonları, Sağlık Bakanlığı, kanser dernekleri ve tıp dernekleri, bu konuda birçok öneri yapmaktadır. Her kanser için tarama programları vardır. Örneğin, kolon kanseri için 50 yaşından sonra mutlaka kolonoskopi yapılmalıdır. Mide kanseri için endoskopi önerilir. Eğer ailede kolon kanseri ya da mide kanseri varsa, taramalar daha erken yaşlarda yapılmalıdır.
Kadın kanserlerine yönelik olarak ise smear testleri, HPV virüsü taramaları gibi testler sağlık ocaklarında, Doğum Hastanelerinde ya da KETEM'lerde yapılmaktadır. Bunları yapmak önemlidir.
KANSERİN GENEL BELİRTİLERİ?
İkinci olarak, erken düzeyde doktora başvurmak çok önemlidir. Kanseri düşündüren veya kanser şüphesi oluşturan semptomlar ortaya çıkarsa, hemen bir doktora başvurulmalıdır. Örneğin, ani kilo kaybı ve halsizlik, iştahsızlık gibi nerdeyse tüm kanser çeşitlerinin genel belirtiler, hemen hemen her kanserde görülebilir. Ayrıca, gereksiz ve anlamsız kanamalar da kanser şüphesi oluşturabilir. Meme kanserinde ise, elinize gelen bir kitle, meme başında derisinde çekinti, renk değişikliği yada tek bir meme kendiliğinden kanlı akıntı daha önce olmayan bir sertlik veya küçük bir kitlenin bulunması da erken semptomlar arasında yer alır.
Mide kanseri için kilo kaybı, örneğin yemekten sonra geçmeyen ağrılar, yemek borusu kanseri için yutkunmada zorluk gibi belirtiler erken teşhis açısından önemlidir. Ayrıca, tiroit kanserinde ses kısıklığı veya boğazda baskı hissi gibi semptomlar da gözlemlenebilir.
Bu belirtiler, her zaman kanserin kesin bir semptomu olmayabilir, ancak erken teşhis için önemli işaretlerdir. Bu tür semptomlar görüldüğünde, vakit kaybetmeden doktora başvurmak gerekir. Ayrıca, düzenli taramalar yapılmalı ve tıbbi kontroller aksatılmamalıdır."
AMELİYATLAR GEÇMİŞE NAZARAN DAHA KONFORLU…
Son yıllarda kanser tedavisinde kullanılan tedavi yöntemleri ve ilaçlar konusunda hangi yenilikler dikkat çekiyor? Bu gelişmeler tedavi süreçlerini nasıl etkiliyor? Onkoloji uzmanı olarak, kanser tedavisindeki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kanser tedavisinde hem ilaçlar hem de cerrahi yöntemler kullanılıyor. Ameliyatlarda son yıllarda önemli ilerlemeler kaydedildi. Artık hastayı daha az yoran, daha konforlu ameliyatlar yapıyoruz. Organları daha fazla korumaya çalışıyoruz. Örneğin meme kanserinde artık neredeyse hiç memeyi almıyoruz; sadece tümörlü kısmı çıkarıyoruz. Büyük kitlelerde ameliyat öncesi kemoterapiyle tümörü küçültüp memeyi korucu ameliyatlar yapıyoruz.
Ameliyatlarda olduğu gibi anestezi ve ameliyat sonrası bakımda da ciddi gelişmeler var. Günümüzde kanser ameliyatları geçmişe kıyasla çok daha az riskli, çok daha konforlu şekilde gerçekleştiriliyor. Özellikle karın içi organlarla ilgili – mide, bağırsak, pankreas gibi – birçok kanser türünde artık kapalı (laparoskopik) yöntemleri kullanıyoruz. Bu yöntem sayesinde daha az kesi, daha az ağrı, daha hızlı iyileşme, daha erken taburculuk ve daha az fıtık riskiyle karşılaşıyoruz. Bu da hastaların yaşam kalitesini artırıyor.
AKILLI İLAÇLARLA HEDEFE YÖNELİK TEDAVİLER…
İlaç tedavisi tarafında da önemli gelişmeler yaşanıyor. Eskiden sadece kemoterapi ilaçları kullanılırdı. Bu ilaçlar, kemoterapi ilaçları, yalnızca kanser hücrelerine değil, vücuttaki sağlıklı hücrelere de zarar verirdi. Bu da hastalarda ciddi yan etkilere yol açardı; bulantı, kusma, saç dökülmesi gibi. Günümüzde artık hedefe yönelik tedaviler, halk arasında bilinen adıyla 'akıllı ilaçlar' ve 'İmmünoterapi' yöntemleri devreye girdi. Bu ilaçlar sadece kanserli hücreleri hedef alıyor, vücudun diğer sağlıklı dokularına daha az zarar veriyor. Dolayısıyla yan etkiler daha az ve etkinlik daha yüksek.
Bu akıllı ilaçlar her kanser türü için uygun olmasa da, hastanın tümöründen alınan örneklerle yapılan genetik analizler sonucu bu ilaçların kullanılıp kullanılamayacağı belirleniyor. Son 15-20 yıldır bu tedavi yöntemleri kullanılmakta ve her geçen gün daha da gelişiyor. Bu, kanserle mücadelede çok büyük bir umut. Bazı hızlı gelişmelerin, gelecekte daha erken teşhis ve analiz imkânı sunması bekleniyor. Örneğin, kandaki bazı belirteçlerin (markırların) saptanmasıyla, kanser henüz başlamadan tespit edilebilecek seviyeye ulaşılması hedefleniyor. Bu alanda oldukça ciddi ve umut verici gelişmeler yaşanması bekleniyor.
KANSER VAKALARINDA CİDDİ BİR ARTIŞ VAR! ÖZELLİKLE GENÇ NÜFUSTA…
Kanser vakalarında herhangi bir artış gözlemleniyor mu? Eğer öyleyse, bunun en önemli nedenleri nelerdir?
Bu soruya maalesef “evet” demek zorundayım. Kanser vakalarında gerçekten ciddi bir artış var. Bu artış hem nüfusun artmasıyla hem de erken teşhis olanaklarının artmasıyla ilişkili olabilir. Ancak özellikle genç yaş grubunda bu vakalar daha sık görülmeye başladı. Örneğin, eskiden daha çok ileri yaşlarda görülen kolon ve rektum kanseri, artık genç bireylerde de karşımıza çıkıyor.
Yani genel bir artış söz konusu ve bu artış gençlerde de kendini gösteriyor. Bunun birçok nedeni olabilir: yanlış beslenme alışkanlıkları, sigara, kötü çevre koşulları, yoksulluk, stresli yaşam, obezite, hareketsiz yaşam gibi faktörler önemli etkenler arasında sayılabilir. Ayrıca, ailede kanser öyküsü olan bireylerin düzenli tarama yaptırmaması da bu artışın nedenlerinden biridir.
BİNGÖL’DEN GELEN HASTALARIMDA KARŞILAŞTIĞIM EN SIK KANSER TÜRÜ….
Diyarbakır’da çalışıyorsunuz ama çevre illerden de size hasta geliyor. Bingöl’den de size hasta geliyor mu? Bingöl'deki hastalarınızda en sık karşılaştığınız kanser türleri hangileridir? Bunların tedavi süreçleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Evet, Bingöl’den bana çok hasta geliyor. Diğer çevre illerden de Şırnak Cizre, Batman, Mardin ve diğerleri…
Çünkü 25 yıldır Diyarbakır’da kanser cerrahı olarak çalıyorum, binlerce kanser ameliyatı yaptım. Hastalarımın da çoğunluğu Bingöl’den, Bingöl’den gelen hemşehrilerimde en sık rastladığım kanser türleri özellikle meme kanseri, kolon-rektum kanseri ve mide kanseri.
Bu hastalıkların tedavi süreçleri oldukça kapsamlı. Ama donanımlı bir hastanede çalıştığımız için bu süreci iyi yönetiyoruz. Ameliyatları planlıyoruz, evreliyoruz. Evreye göre uygun cerrahi müdahaleleri gerçekleştiriyoruz. Ben cerrahi kısmını üstleniyorum ve çözüme kavuşturmaya çalışıyoruz. Zaman zaman tiroit kanserleri gibi daha hafif seyreden vakalar da Bingöl’den geliyor. Onlar genelde çok ağır ameliyatlar değil.
KAMUOYUNUN BİLGİLENDİRİLMESİ ÇOK ÖNEMLİ VE KIYMETLİ
Kanser Haftası’nda yapılan etkinliklerin halkı bilinçlendirme açısından önemi hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu tür etkinliklerin nasıl daha verimli hale getirilebileceğini düşünüyorsunuz? Kanser hastalarıyla ilgili toplumsal farkındalığı artırmak için yerel yönetimler ve sağlık kuruluşları nasıl bir rol üstlenebilir?
Kanser Haftası’nda yapılan etkinlikler elbette önemli. Ancak bu tür farkındalık çalışmalarının sadece bir haftayla sınırlı kalmaması gerekir. Belki de yıl boyunca düzenli olarak yapılması gerekir.
Hiç değilse o hafta içerisinde toplantılar düzenlenmesi, ilgili uzmanların konuşmalar yapması, KETEM gibi kuruluşların bilgilendirme toplantıları organize etmesi ve basın-yayın yoluyla kamuoyunun bilgilendirilmesi çok kıymetli.
Bu sürecin sürekli canlı tutulması, halka doğru ve etkili bilgiler verilmesi farkındalığın artmasına ciddi katkı sağlar. Özellikle erken teşhisin önemi medya aracılığıyla yayılabilir. Artık bir medya çağındayız ve bu imkânlar doğru şekilde kullanılmalı.
Sağlık Bakanlığı, İl Sağlık Müdürlükleri ve hastaneler bu konuda elbette üzerine düşeni yapıyor. Ancak bu çalışmalar daha kapsamlı ve sürekli hale getirilebilir.
BAZI KANSER TÜRLERİ NÜKSEDEBİLİYOR!
Kanser tedavisindeki başarı oranları ve hastaların tedaviye yanıt verme süreçlerinde son yıllarda ne gibi değişiklikler gözlemlediniz?
30 yıldır kanserle iç içeyim, bu hastalığın tüm süreçlerini yakından takip ediyorum. Elbette çok büyük gelişmeler oldu ancak bu şu anlama gelmiyor: "Kanser artık bitti", "Artık kimse kanser olmayacak" ya da "Kanserin kesin bir tedavisi var." Bu tür cümleler kurmak doğru değil. Bunları söyleyenler kanser dünyasının gerçeğini bilmeyenlerdir.
Evet, geçmişe göre çok daha avantajlıyız. Erken teşhis konulduysa, hastalık çok ilerlemeden yakalandıysa ve kanser tipi tedaviye uygunsa; tedaviye yanıt oranı oldukça yüksek olabiliyor.
Ancak bazı kanser türleri var ki, ne kadar erken teşhis edilse de, ne kadar iyi tedavi uygulanırsa uygulansın, ilaçlara cevap vermeyebiliyor ya da ameliyattan sonra tekrar nüksedebiliyor. Bu nedenle kanser türlerini iyi tanımak gerekiyor.
Tedavi sürecinde çok iyi yetişmiş, alanında tecrübeli, kanserle mücadele eden ekiplerin olması şart. Çünkü “kanser = ölüm” demek değildir. Kanser, tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Ama bu, hastalığın kolay ya da basit olduğu anlamına da gelmiyor.
Bugün gerek tıbbi donanım, gerek cihaz ve ilaç imkânları açısından başarı oranlarımız çok daha yüksek seviyelerde.
SOLHAN VE GENÇ’TE FAP İSİMLİ GENETİK BİR RAHATSIZLIK YAYGIN
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? Bingöllü hemşerilerinize neler söylemek istersiniz?
Bingöllü bir kanser cerrahı olarak, sağlığın ne kadar kıymetli olduğunu özellikle vurgulamak istiyorum. Her zaman sağlığımıza karşı uyanık olmalı, bedenimizi ve sağlığımızı hiçbir yoğunluk bahanesiyle ihmal etmemeliyiz. Çünkü sağlığımızı kaybettiğimizde, diğer her şey de onunla birlikte gitmiş olur.
Özellikle ailesinde belirli kanser türleri görülen kişilerin, genetik yatkınlık açısından erken tarama yaptırmaları büyük önem taşıyor. Doktora başvurmaktan çekinilmemeli. Örneğin, bizim Bingöl’ün özellikle Solhan ve Genç ilçelerinin bazı bölgelerinde, bağırsak kanserine yol açan FAP(Familyal Adenomatöz Polipozis) isimli genetik bir rahatsızlık yaygın. Bu tür aileler mutlaka çok erken yaşlardan itibaren taranmalı; özellikle 18 yaşından başlayarak düzenli kontrol yapılmalıdır. Bu genetik bozuklukta kalın bağırsak ameliyatıyla kanserleşme nerdeyse yüzde yüz önlenebiliyor.
Aynı şekilde, ailesinde meme ya da bağırsak kanseri öyküsü olan bireyler de mutlaka taramadan geçmelidir.
OBEZİTE DE KANSER İÇİN CİDDİ BİR RİSK FAKTÖRÜDÜR
Bunun dışında kansere yol açabileceğini düşündüğümüz birçok çevresel ve yaşam tarzı etkeni var. Bu nedenlerden uzak durmak gerekiyor. Daha az stresli, daha neşeli, daha dingin ve mutlu bir yaşam sürmek; beslenmeye dikkat etmek, kilo almamaya özen göstermek şart. Çünkü giderek obez bir topluma dönüşüyoruz ve obezite de kanser için ciddi bir risk faktörüdür.
Ayrıca daha hareketli bir yaşam tarzı benimsemeliyiz. Bugün köylerden şehirlere göçle birlikte artık herkes şehirli oldu. Ulaşım araçlarının artmasıyla birlikte yürüme oranı azaldı, hareket neredeyse yok denecek kadar az. Bu da vücut direncini düşüren durumlara zemin hazırlıyor.
Hareketli bir yaşam, dengeli beslenme, mümkünse stressiz bir yaşam ve temiz doğal çevre çok önemli. Elbette hava kirliliği gibi bazı etkenler bireysel tercihle değiştirilemez; bu, büyük çaplı politikalarla çözülebilecek bir durumdur. Gıdalar ve yoksulluk da öyle.
Hijyen, temizlik ve özellikle de bilgi sahibi olmak çok önemli. Kanser hakkında daha fazla okumalı, öğrenmeli ve farkındalık kazanmalıyız. Bingöl’deki yerel organizasyonların, belediyenin, sağlık müdürlüklerinin ve hastanelerin bu konuda daha fazla tanıtım ve bilgilendirme yapması gerekiyor. Medyanın da bu sürece destek olması, halkı doğru yönlendirmesi çok kıymetlidir.