İsrâ, gece yürüyüşü, geceleyin yaya veya binekli olarak yapılan yürüyüş manasınadır. Terim olarak Hz. Peygamberimizin (as) bir gece Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya, Cebrail (as) nezaretinde ve Burak adlı bir binitle yaptığı kutlu yolculuğa denir. İsrâ, Kur’an-ı Kerim’de sureye isim olmuş ve bu surenin ilk ayetinde bu vakıaya yer veren nasla sabit olmuştur. Miraç, merdiven, yukarı çıkmak, yükselmek, yukarı çıkma vasıtası anlamınadır. Terim olarak Hz. Peygamberin (as) Mescid-i Aksa’dan göğe yükselmesi ve yüce Allah’ın huzuruna kabul edilmesi hadisesidir. Bu vakıa, hadis-i şeriflerle tespit olunan mucizenin ikinci kısmıdır. Hz. Peygamberin (as) bu mucizesi, ifa edilişi bakımından tartışmalara konu olsa da, ruh ve beden bütünlüğü içinde gerçekleşmiş bir hadisedir. Zira ayette “kulumuz” (İsra’, 17/1) ifadesi kullanılmış, bu ifade ruh ve bedenden yaratılan “insana” işarettir.
İsra ve Mi’raç, Yüce Allah’ın (cc), Hz. Peygamberin (as) gönlünü ferahlatmak, yükünü hafifletmek için verdiği bir armağandır. Zira başta Hz. Peygamber (as) olmak üzere ona inananlar, Mekkeli müşriklerin baskısına ve eziyetlerine maruz kalıyorlardı. Emin belde Mekke’nin, güneşi kötülüklerle sıvamaya çalışan cûhelâ takımı, inananlara hüznü, acıyı, yokluğu reva görmekte, akla hayale gelmeyen baskılar ve büyük eziyetler yapmaktaydı.
Mekke müşrikleri, iman edenleri boykot zulmüyle bir mahallede açlığa mahkum etmiş, baskı ve tecritle yıldırmaya çalışıyorlardı. Boykot döneminde açlık çekenlerin durumu, çocukların feryat ve figan çığlıkları taşları yumuşatıyor; ama müşriklerin yüreğini merhamete getiremiyordu.
Üç yıl devam eden boykot zulmü neticesinde gelen sevinç, Müslümanlar için uzun sürmez. Hz. Peygamberimizi (as) himaye eden amcası ve üç gün sonra sadık eşi Hz. Hatice (r. anha) vefat ederler. “Senetu’l Huzn” (hüzün yılı) yaşanır. Hüzün bütün imanlı yüreklerin ortak derdi olur.
Hz. Peygamber (as) inananların kulluk vecibelerini baskı görmeden huzur içinde ifa etmeleri için çıkış yolları arar. Rota Tâif olur. Tâif kutlu misafiri bağrına basmaz. Kıymetini idrak etmez. Selâmet ve saâdet muştusunu fehm etmekten aciz kalır. Hz. Peygamber (as) Taif’ten dönerken Taifliler tarafından eziyete uğrar. Zeyd (r.a) kendini Hz. Peygambere (as) siper eder; ama Taiflilerin yaptığı zulmü önlemede çaresiz kalır. Hz. Peygamber (as) Taiflilerin hakaretlerinden kendini korumak için Utbe ve Şeybe kardeşlerin bağına sığınır.
Çaresizliğini Rabb’ine sunar. "Beni kime bırakıyorsun, ey biçarelerin Rabbi!" diye Rabb’inden yardım diler. Dilemesi halinde kendisine eziyet edenlerin helak olacakları haberi, Hz. Peygambere (as) geldiğinde, gönlü engin rahmetle dolu, beşîr ve nezîr olan Hz. Peygamber (as), kendisine zulmü reva görenlerin helak olmasını istemez. “Allah’a boyun eğsinler, onu bir ve tek İlâh kabul eden ve ona kulluk eden nesilleri olsun! Allah’a kul olup özgür olsunlar, böylece halas bulsunlar nar-ı cehimden.” diye dua eder.
İsra ve Mi’raç, Hz. Peygamberin (as) Mekkeli müşriklerin eziyetlerine karşı yaşadığı sıkıntılar karşısında, Yüce Allah’ın (cc) onun gönlünü ferahlatmak için verdiği bir armağandır. Yüce Allah’ın (cc), Hz. Peygamberi (as) huzuruna konuk olarak kabul etmesidir.
Hz. Peygamber (as) bu misafirlikten güzel armağanlarla uğurlanacaktır. Allah-u Teala’nın Mi’raç’ta Hz. Peygambere (as) verdiği en değerli hediye ve Hz. Peygamberimizin (as) “kurretu’l aynî” (gözümün nuru) dediği “Namaz”dır. Yaratan, yediren, hayat veren, hayatı sonlandıran, bağışlayan, yeri-göğü yoktan var eden, alemi ve içindeki her şeyi düzenleyen, her şeyi görüp gözeten, her şeye suret veren bir Allah’a kulluk ederek kılınan namaz, Mi’raç'ı manen günde beş defa yaşamayı sağlayan bir ibadettir. Namaz; kalbe sükunet, bedene huzur ve selamet verir; zamanı ve hayatı verimli geçirmeyi sağlar. Namazlarımızda okuduğumuz “tehiyyât”, Hz. Peygamberin (as) Yüce Allah (cc) ile olan muhâverâtını ve meleklerin tasdikini günde beş vakit tekrarlıyoruz.
İsra ve Mi’raç, miladi 621’de hicretten 1-1,5 yıl önce vuku bulan önemli bir hadisedir. Mi’raç, “Sidretu’l münteha” ve ötesine Hz. Peygamberin (as) yaptığı kutlu yolculuktur.
İsra’ ve Mi’raç, Hz. Peygamberimizin (as) hüzünlü gönlünü rahatlatan ilahi bir armağandır. Mekke’deki çilelere, baskılara, işkencelere rağmen yerine getirilen ibadet azmine ve sabrına verilen kutlu hediyedir. Çekilen üzüntülerin ve sıkıntıların gideriliş kudretidir. İhlâsla yörüngesini Muktedir'e yönelten Ma'şûk'a, Velî‘nin tesellisi ve yardım armağanıdır.
İslam aleminin Mi’raç kandilini tebrik eder; Rabb’imden bu geceyi insanlığın kurtuluşuna, sıhhatine, huzuruna, dayanışmasına, ülkemizin dirliğine, milletimizin selametine vesile kılmasını niyaz ederim.
Ahmet HAMŞİ