10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası kapsamında İnsan Hakları Derneği (İHD) Bingöl Temsilciliği, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 77. yıl dönümünde kent meydanında bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada, insan hakları ihlalleri, barışın önemi, demokrasi ve toplumsal adalet konularına dikkat çekildi. Dernek temsilcileri, geçmişte yaşanan hak ihlallerine değinerek, bugünkü hak mücadelesinin gerekliliğini vurguladı. Açıklamayı İHD Bingöl Sözcüsü Cemalettin Güzel okudu ve derneğin faaliyetleri ile güncel insan hakları gündemine ilişkin bilgilendirmede bulundu.

Güzel tarafından okunan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“İnsanlık mücadelesinin önemli bir kazanımı olan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (İHEB), büyük acılara sebep olan II. Dünya Savaşı’nın ardından, tam 77 yıl önce 10 Aralık 1948 tarihinde kabul edildi. Bildirge’nin başlangıç kısmında altı çizilen temel hak ve özgürlükler, İnsan Hakları Derneği (İHD) olarak bizim de mücadelemizin temelini oluşturuyor.

Bugüne dek 577 dile tercüme edilen Bildirge’nin dayandığı temel kavram, insan onuru. İnsan onurunu koruyabilmenin en temel yolu ise barıştır. Bildirge’nin başlangıç kısmında ifade edilen ‘İnsan onuru ile eşit ve devredilemez haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğu’ tespiti insan hakları mücadelesinin adeta pusulası olmuş bir fikirdir. İHD de, kırk yıla yaklaşan mücadelesinde bu anlayışı kendine kılavuz edinmiştir.

Bu bakımdan, İHD olarak kurulduğumuz ilk günden itibaren herkesin insan onuruna yakışır bir yaşam sürmesi için mücadele ediyoruz. İnsan onuru kavramının temelinin demokrasi, adalet ama en çok da barış olduğunu biliyoruz.”

Açıklamanın devamında Kürt meselesinin bir insan hakları ve demokrasi meselesi olduğu belirtilerek şu ifadeler kullanıldı:

“Kürtlerin bir asrı geçen çabası ve mücadelesi kendi kimliği, dili ve kültürü ile kabul edilme ve varlığını sürdürme, yani kolektif haklarının yasal ve anayasal güvenceye alınmasıdır. Ne var ki; yanlış iliklenen ilk düğmenin, salt güvenlik temelli politikalara eşlik eden inkar ve asimilasyon politikalarının ülkeye bedeli çok ağır olmuştur. Bu politikaların sonucunda, tespit edebildiğimiz kadarıyla en az 40.000 insan yaşamını yitirmiştir. Yanı sıra yargısız infazlar, zorla kaybetmeler, köy boşaltmalar, işkence gibi ağır insan hakları ihlalleri yaşanmıştır.

Derneğimiz kuruluşundan bu yana insan hakları ihlallerini raporlayarak kamuoyuna duyurmuş, bu ihlallerin sorumlularının tespit edilmesi ve cezasız kalmaması adına yoğun bir mücadele yürütmüştür. Yaşanan trajedilerle yüzleşilmesini ve bir daha yaşanmamasını sağlayacak, onulmaz yaraları iyileştirecek olan kavramı hepimiz biliyoruz: BARIŞ.

Güzel, barış sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunarak şunları dile getirdi:

“1 Ekim 2024’te başlayan müzakere süreci, ‘barış hakkını’ temel bir insan hakkı olarak gören bizlerin barışa dair umudumuzu bir kez daha yeşertmiştir. İHD nihai barışın sağlanması için her türlü destek ve katkıyı sunmaya hazırdır. Kürt meselesinin barışçıl çözümünün, Türkiye’de yaşayan tüm halklar ve toplumsal katmanlar için önemli kazanımlar sağlayacağına, demokrasi ve hukuk devletinin inşası açısından da önemli fırsatlar yaratacağına inanıyoruz.

Örgütün kendisini feshetmesi, silah bırakması, Abdullah Öcalan ile yapılan doğrudan ve dolaylı görüşmeler gibi pek çok zorlu konu hızla aşılmıştır. İHD olarak bu ve benzeri adımların çatışmalı dönemdeki algıları değiştirme, sözün alanını genişletme, dolayısıyla da kalıcı barışın inşasına katkı sunma imkanı yarattığını düşünüyoruz. Cesaretli olmak için artık daha çok sebebimiz var. Silahlar yakıldı ve sustu. Artık sağduyu, cesaret ve ferasetle yeni bir sayfa açmanın ve pozitif barışa giden yolun taşlarını gecikmeden döşemenin zamanı. İHD olarak ilk etapta silahsızlanmayı, silah bırakan örgüt militanlarını, hasta mahpusları ve siyasi mahpusları kapsayan bir barış yasasının hızlıca çıkarılması bir gereklilik ve sürecin başarısı için elzem olduğunu ifade ediyoruz.

Açıklamanın devamında “Geçmişle Yüzleşme, Hesaplaşma” başlığı altında şu değerlendirmeler yer aldı:

“Çatışmalı dönemde yaşanan ihlallere ilişkin hakikatin açığa çıkarılması barış sürecinin kalıcılaşmasında yaşamsal öneme sahiptir. 40 yıllık çatışmalı süreçte yaşanan ağır insan hakları ihlallerine ilişkin hakikatin ortaya çıkarılmasına, adaletin sağlanmasına, adil ve kalıcı barışın inşasına katkı sunacaktır.

İHD olarak, ağır insan hakları ihlalleri karşısında failleri koruyan cezasızlık kültürü ile mücadelemizi sürdüreceğimizin bir kez daha altını çiziyor, barış için cesaret, adalet için ise yüzleşme gerektiğini vurguluyoruz.

Savaş ve çatışmanın ilk kurbanının temel hak ve özgürlükler olduğunu dünya halklarının yeniden deneyimlediği günlerden geçiyoruz. Evrensel Bildirge'nin de vurguladığı gibi, insanı ve onun insan olmaktan kaynaklı haklarını korumak ve geliştirmek ancak barışın egemen olduğu bir ortamda mümkündür. Bu yüzden diyoruz ki: Barışın insan haklarına, insan haklarının da barışa ihtiyacı var.

Açıklamada kadınların hak mücadelesindeki yerine dikkat çekilerek şu sözler aktarıldı:

Coğrafyamızda kadınlar yaşamın birçok alanında hala ihlallere, şiddete ve baskıya maruz kalıyor. Her gün en az üç kadın, çoğunlukla en yakınındakiler tarafından katlediliyor. Savaşlar, silahlı çatışma ve şiddet ortamının kadın haklarının daha fazla ihlal edilmesine yol açtığı yadsınamaz bir olgu.

Kadınlar eğitim, çalışma, sosyal, kültürel, siyasal yaşamda birçok engelle karşılaşıyor. Toplumsal yaşama anlamlı bir biçimde katılmaları engelleniyor. Hükümetin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi, ILO’nun 190 No’lu Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’nin henüz onaylanmamış olması ve daha pek çok yapısal nedenden dolayı kadına yönelik taciz, şiddet ve ayrımcılık hız kesmeden devam ediyor.

Tüm bunlara rağmen kadınlar yaşamın diğer alanlarında olduğu gibi insan hakları mücadelesinde de asli özne olarak öncü bir rol oynuyor. İHD’li kadınlar hak mücadelesini kararlı bir biçimde yürütüyor. Barış ısrarından vazgeçmiyor. İHD olarak kalıcı barışın ancak ve ancak kadınların katkısıyla sağlanacağının altını çiziyoruz.

Açıklamada savaş ve çatışmaların toplum üzerindeki etkilerine dikkat çekilerek şu değerlendirmelere yer verildi:

“Otoriterleşme eğilimi tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de devam ediyor. 2025 yılında hala dünyanın çeşitli yerlerinde savaşlar, silahlı çatışmalar devam ediyor. Orta Doğu savaşların, çatışmaların en yoğun yaşandığı bölgelerin başında geliyor. 2023’ten bu yana İsrail’in Gazze’de Filistinlilere yönelik izlediği savaş, soykırım boyutuna ulaşmıştır. Gazze’de 2023’ten bu yana en az 70.000’den fazla Filistinli yaşamını yitirdi. Taraflar arasında imzalanan ateşkese rağmen sivil ölümler hala devam etmektedir. Savaş ve silahlı çatışmalardan yaşam hakkımızı ihlal ediyor. Kadın, çocuk, LGBTIQ+’lar, mülteciler vb. dezavantajlı kesimler şiddetten en çok etkilenen kesimler. Savaş karşıtı barışçıl gösteriler, şiddet kullanılarak 2 engelleniyor. Bu temel haklarını kullanmak isteyenlere karşı güvenlik güçlerinin uyguladığı şiddet, soruşturma, gözaltı ve tutuklamalar her geçen gün yaygınlaşıyor.”

Açıklamanın sonunda barış ve demokrasinin önemine vurgu yapılarak, toplumsal huzur, insan hakları ve farklı görüşlere saygının güçlendirilmesi gerektiğine dair şu ifadeler aktarıldı:

Barış yoksa demokrasi yoktur, demokrasi yoksa insan hakları yoktur. Kürt meselesinde barış konuşulurken diğer muhalefet odaklarına karşı yürütülen baskı ve siyasal operasyonlardan derin endişe duymaktayız. Son on yıldır bir idari pratik haline gelen kayyım politikası bugün de hız kesmeden ve daha da genişleyerek devam etmektedir. Ana muhalefet partisi CHP’nin seçilmiş belediye başkanlarına yönelik siyasi operasyonlar, kaygı verici bir düzeye gelmiştir. İktidardan farklı görüşler ifade eden gazeteciler, hukukçular, siyasetçiler başta olmak üzere, muhalif kişilere yönelik siyasal ve yargısal tacizler ifade özgürlüğü ve çoğulculuğu boğan bir etki yaratmakta, otoriterliği tahkim etmektedir. İHD olarak, herkes için adalet ilkesinden hareketle, iktidarı, muhalefet odaklarına yönelik bu baskıcı ve otoriter uygulamalara son vermeye çağırıyoruz.

Bu bağlamda AYM ve AİHM kararlarına rağmen hala tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve arkadaşları, Osman Kavala ve Can Atalay olmak üzere siyasi saiklerle tutuklan Ekrem İmamoğlu ile infazı keyfi bir şekilde uzatılan Selçuk Kozağaçlı’nın derhal tahliye edilmelerini talep ediyoruz. Zira AİHM kararlarına, Anayasa Mahkemesi kararlarına öncelikle riayet etmekle mükellef olan yürütme organıdır.

İnsan haklarının özü barıştır… İnsan hakları savunucuları olarak şu gerçeğin farkındayız; barış kendiliğinden gelmez. Barışı getirecek olan bizleriz. Barışı getirecek olan kadın katliamlarına, cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadele edecek olan kadınlardır, Barışı getirecek olan çocuk istismarı ve çocuk işçiliğine karşı mücadele eden Çocuklar Ve Çocuk Hakları Savunucularıdır, Barış getirecek olan insan onuruna yakışan bir yaşam mücadelesi veren işçiler ve emekçilerdir, Barışı getirecek olan rant uğruna talan edilen dağlarını, nehirlerini, derelerini, zeytinliklerini yani habitatlarını koruyan ve onlar için mücadele eden çevrecilerdir, Barışı getirecek olan huzur ve refah içinde bir arada eşit ve özgür yaşamanın hayalini kuran halklarımızdır.

Whatsapp Image 2025 12 11 At 13.00.17

Tunceli'de 4.2 Büyüklüğünde Deprem: Bingöl de Sallandı
Tunceli'de 4.2 Büyüklüğünde Deprem: Bingöl de Sallandı
İçeriği Görüntüle

HASRET DAYANIR