Bingöl
09 Mayıs, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.23
  • EURO
    34.80
  • ALTIN
    2416.4
  • BIST
    10268.58
  • BTC
    62280.66$

KARA MAHMUT'A DAİR

11 Şubat 2024, Pazar 16:27
KARA MAHMUT'A DAİR

”Geçmiş zaman olur ki, hayâl cihan değer.” (Hayali)

12 Eylül darbesinin olduğu  günlerin içindeyiz.   

Çocukluğumuzu yaşıyoruz, akranlarımla oyunlar oynuyoruz.

O zamanlar sokağımızda değil apartman iki katlı bir ev bile yoktu.

Herkesin tek katlı evi vardı.

Bingöl-Göynük arasında 22 Mayıs 1971 yılı saat 18.45’te ebeveynlerim yaşadığı 6.8 büyüklüğünde yıkıcı depremi anlatıyorlardı.

Deprem, Bingöl'de ağır hasara yol açmış.

Kimisi kundakta bebek, kimisi henüz bıyıkları yeni terlemiş delikanlı, kimisi hayatının baharında genç kız, yaşlı dede ve ninelerimiz her yaştan toplam 875  insanımız yaşamını yitirmiş diyorlardı.

Bingöl, düzlükleri ve Göynük Vadi'si boyunca kurulmuş kırsal yerleşim yerlerinde yoğunlaşmış o zamanlar.

Tanıkların ifadesine göre deprem, bu düzlüklerde ve vadide çok sayıda moloz taş yapılı evin yıkılmasına neden olmuş. 

Yapılan tespitlerde 5.583 ev ağır hasar görmüş devletin kayıtlarında yazıyormuş.

Bizimde toprak damlı, çamur karılarak  yapılan moloz taşlı evimiz yıkılmış ve kundaktaki büyük ablam bir kısmı yıkılan evden annem tarafından çıkarılmış. 

Devletimiz Afet İşleri aracılığıyla  prefabrik 60 metrelik konutlar yapmış. Bakmayın siz prefabrik olduğuna onlar saraydı biz çocuklar için, etrafı briketlerle ya da çeper dediğimiz çalılarla çevrili bahçesi vardı.

Ayvasından, armuduna her çeşit meyvesi, soğanından domatesine her çeşit sebzesine kadar rızkımız vardı.

Her bahçe sokakları kesme taşlarla döşenmiş yolda oynayan biz çocuklarındı.

Biz şimdilerde tiye alınan o saraylarda büyüdük.

Biz o sarayların bahçelerinde,kapı önlerinde "Çelik Çomak", "Uzun Atlama" (Birdir Bir), "Al satarım,bal satarım ustam ölmüş ben satarım" oynardık...

Diyorum ya bal satardık o zamanlarda ama asla adam satmazdık.

Özgürdük...

Kaygısızdık...

Ne televizyon, ne telefon ne de akıllı telefon bağımlısı değildik zaten yoktu da bizim  çocukluğumuzda böyle şeyler...

Artık zamanlarımızı değil.

Uyku ve okul dışındaki bütün zamanlarımızı vermiştik sokağa ve toprağa.

Yağmur yağarken toprağın kokusunu alıyorduk.

Yağmurun ardında saklanan güneşin oluşturduğu gökkuşağının renkleri içimizi ısıtıyordu.

Şimdiki gibi kocaman apartmanların  bağımsız bölümlerine mahkum olmuş birbirini tanımayan talihsiz çocuklar değildik.

Bedenimizdeki elektriği bir avuç toprağa veremeyecek kadar bahtsız değildik.

Tek kaynağı güneş olan D vitaminini alamayacak kadar az zamanı olan bugünün çocukları gibi değildik.

Bakan ve görmeyen.

Duyan ama anlamayan.

Bilen fakat konuşmayan değildik.

Evet o zamanlar öyleydik.

O zamanların birindeyim.

12 Eylül darbesinin olduğu  günlerin içindeyiz. 

Çocukluğumuzu yaşıyoruz akranlarımla oyunlar oynuyoruz.

Duyuyoruz sadece yoksa ne depremin ne demek olduğunu ,ne de darbe yapmanın ne demek olduğunu bilmiyoruz. 

Oyunları biliyoruz.

Sayışmayı biliyoruz. 

Bir de Kara Mahmut'u biliyoruz.

Asıl ismi Hüseyin'dir. 

Dört yıl askerlik yapmış.

Askerde göstermiş olduğu başarılarından kendisine  Kahraman Mahmut ismi verilmiş.

Zamanla Kahraman Mahmut ismi Kara Mahmut olarak kalmış. 

1923 yılında dünyaya gelmiş.

Annesi Harsun, babası Süleyman. 

Üçü kız ikisi erkek beş kardeşler.

Erkek kardeşlerden biri Kara Mahmut'un ağabeyi zamanın Haydar Paşa'sı, İsmet Paşa'nın arkadaşı cumhuriyet'ten sonra başbakan, ikinci cumhurbaşkanımız.

Benim nokta-i nazarımda Kara Mahmut var, benim yaşımda çocukların benliğinde izler bırakan.

Emsallerinin ve bizden on yaş büyüklerin gönlünde taht kuran.

Kara Mahmut, yaşadığı yerdeki her insan gibi yokluk ve yoksullukla mücadele etmiş.

Yaşamının önemli bir zamanını Bingöl'de çobanlık yaparak geçirmiştir.

Doğduğu topraklarda arazileri ve evi varmış.

Kendisi Bingöl Kiğı/Adaklı Karer Yaylası'nda bulunan Kabaçalı (Pircan) Köyü'ne nüfus kütüğüne kayıtlıdır.

1980'nin Eylül günlerinden birinde tanıdım kendisini.

Dokuz köye bir minibüsün paylaşıldığı zamanlarda.

Merkebiyle çıkmış yola saatler sonra akşam karanlığında varmış Bingöl'e.

O gün misafirimiz oldu.

Daha dün gibi hatırlarım. 

Yemeğini yedi.

Çayını içti.

O kısa boylu, nur yüzlü, sakalları ak ak olmuş Kara Mahmut Amca şapkasını eline aldı.

-Haydi yatağımı serin uyuyacağım.

-Ancak kapıda serin yatağımı dedi.

12 Eylül'ün devamı olan karışık ve karanlık günlerde kapıda uyumak mı? 

Bütün ısrarlara rağmen sonbaharın insanın içinin üşüdüğü o zaman diliminde o kararını vermişti.

Kapıda uyuyacaktı, uyudu.

İçeride biz onun nöbetini tuttuk.

Yarım saatte bir pencereden Kara Mahmut, Kara Mahmut diye ünlerdi babam.

O da uykudan uyandırılmanın kızgınlığı ile Hey! diye söylenirdi. 

Kim ne diyecek bana...

Ben diyordu kim ne derse "Bor reşi"(Kara Tren) onların üstüne salarım.

Git uyu diyordu.

Kara Mahmut cesur bir insandı.

Doğayı severdi.

Doğada yaşardı.

Temizliğe önem verirdi.

Kimseye eyvallahı yoktu.

Damarına basıldı mı basardı küfrü esirgemezdi.

Yoksuldu belki ama kimseye minnet etmez kimsenin asla birşeyini almaya tenezzül etmezdi.

Elbiselerinin yamaları dünya haritasını andırırdı.

Yaz mevsiminde dağlarda kendisine taşlardan kulübeler yapardı.

Bir ev gibi döşerdi.

Taşlardan koltukları vardı.

Otlardan yatağı.

Kara Mahmut yazın yaylalarda yaşardı.

Kışın köylerde kalırdı.

Seveni çoktu. 

Atatürk'ü çok severdi.

Kara Mahmut saf ve temiz bir yüreğe sahipti.

Yaz kış demez sürekli gezerdi.

Bir gün Pircan(Kabaçalı) Köyü'nün mezrası Hömük'ten Pircan'a gelirken.

Çok amansız bir tipiye yakalanır.

Göz gözü görmüyor.

Köye çok az kalmasına rağmen adım atılacak gibi değil.

Kaderine razı oluyor gibi.

O tipide Topuk(Ağaçların oluşturduğu küme)diye bir yer  var. 

"Ya ALLAH" diyor, bırakıyor kendini o amansız fırtınada donduran karın içine sabah uyanıyor.

Ben diyor sanki karda değil, yatağımda uyuyordum.

Kara Mahmut diyordu ninenin biri o doğruluğu,
dürüstlüğü, saf ve temiz yüreği ile nadir bulunan bir şahsiyettir.

Öyle ki; zamanın ihtiyacı olan merkebiyle odun taşınması sırasında hayvana yapılan aşırı eziyete sessiz kalmıyor.

Soluğu hükümet merkezinde alıyordu.
 
 Kara Mahmut ile ilgili kelimelerin ifade etmekte yetersiz kalacağı anlatımlar var.

Bununla yetinelim şimdilik. 

Yüksek dağların derin vadilerle parçalandığı bir coğrafyanın çiçeğidir Kara Mahmut.

Etrafında Horoz Baba'nın, Bandır Baba'nın, Yün elbiseli kadının, Kur Yaylası'nın Beyaz Atlı Süvarisi, Deşt(Ova) Yaylası'nın Ayağı Kanlı Şehitleri'nin mesken tuttukları toprağın insanıdır Kara Mahmut.

Üzerinde Kartalların uçtuğu Şeker Baba'nın, 105 yaşında rahmete giden Azime Teyze'nin anlattığı Cihan Harbi'nde demir kartal yükselmiş 1.Dünya Savaşı’nın bu cephesinde Rus'lara haddini bildirmiştir iyi yürekli Kara Mahmut'un memleketinde.

İşte Kara Mahmut'un 1923 yılında başlayan yaşam yolculuğu 1997 yılının kışında köyünde baba ocağının sıcaklığında sona ermiştir. 

1997'nin soğuk bir kış gecesinde takdiri ilahi tecelli etmiş Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur.

Bu yazı vesilesiyle çocukluğumun efsane şahsiyetlerinden Kara Mahmut'u anarak siz de tanıyın, bilin istedim.

Yorum Yazın