Bingöl
09 Mayıs, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.22
  • EURO
    34.66
  • ALTIN
    2396.0
  • BIST
    10233.79
  • BTC
    60967$

YENGEÇ SEPETİ SENDROMU

02 Aralık 2023, Cumartesi 16:15
YENGEÇ SEPETİ SENDROMU

 

"Yarını iyileştirmenin tek yolu bugün neyi yanlış yaptığını bilmektir."

Bir düşünceye inanmak, o düşüncenin doğru olduğu anlamına gelmez.

Doğrularımız, dünyayı algılama biçimimizin öznelligine, tecrübelerimize,bilgi birikim ve değerlerimize dayanır.

Ancak, doğruluğundan emin olarak inandığımız o düşüncenin, gerçeklikle hiçbir ilgisi yoktur kimi anlarda. 

Olimpik bir havuzun içine bırakılmış altı yedi yaşlarında bir çocuğun haykırışlar içinde kulvar ipine tutunarak yaşayacağı  travmayı bir Ömür boyunca kendisinde taşıyacağı olası benzeri görüntü, düşünce ve davranışların tedaisi halinde bilinç altında, istencin aracılığı olmadan, kimi kez de istencin karşı koymasına karşın, birbirlerini bilinç alanına çekmesi o çocuğun yaşamının kalitesini tecrübe ile sabittir ki zorlaştıracaktır.

Doğruluğuna inanılan çocuğun sudan korkmasını önlemek tekniği ,suya alışsın teraneleri lafügüzaftır.

Bir nevi kapıyı tamir ederken kolu kırmak, kaş yaparken göz çıkarma halinin tezahürü oluyor.

Bir düşünceye inanmanın, o düşüncenin doğru olduğu anlamına gelmediğinin bir başka versiyonu. 

Toplumsal ve siyaset alanında da görülmektedir.

Oyun yazarı ve şair William Shakespeare, oluşturduğu karakterlerde insan doğasının en değişmez özelliklerini 
suya bırakılan çocuk teması benzeri bir  güzergahda günümüze ayna tutarcasına bir şiirinde ifade etmiş gibi  o manayı yüklüyorum.

Şiirinde "Yağmuru seviyorum diyorsun,

yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun...

Güneşi seviyorum diyorsun,

güneş açınca gölgeye kaçıyorsun...

Rüzgarı seviyorum diyorsun,

rüzgar çıkınca pencereni kapatıyorsun...

İşte,bunun için korkuyorum;

Beni de sevdiğini söylüyorsun..." diyor.

Shakespeare'in yaşadığı duygusal atmosfer içinde eksik bıraktığına inandığım mısralardan biride şu olmalıydı kanaatimce "Hizmet istiyorsun,hizmet verecek adayı tercih etmiyorsun."

İlgisiz bir bağıntı olduğu aşikarsada anlatmak istediğime aracı oluyor.

Bu nedenle adaylar özelinde bence yaşanan budur.

Seçimlere dair tüm kulvarlarda yeğlenen maalesef "Hizmet istiyorsun,hizmet verecek adayı tercih etmiyorsun." manzarasıdır. 

Adayın belirlenmesi tombala torbasında çekilen sayılar gibi insanı heyecanlandıran sürprizlere benziyor. 

Milletin kendisi olan asli unsur seçmenlerin kendisine hizmet edecek temsilcilerini seçerken söz sahibi olduğu tek aksiyon önüne konulanı reyi ile onaylamak veya reddetmek gerisi teferruattır.

"Hizmet istiyorsun, hizmet verecek adayı tercih etmiyorsun." noktasında yaşanan bir diğer mevzu Yengeç Sepeti Sendromu durumudur.

Seçilme hakkını kullanmak her vatandaşın güzel ülkemizde yasal hakkıdır.

Bu konuda teamüller dışında herhangi bir engelde yok.

Teamüllerden biride Yengeç Sepeti Sendromu içinde olanların potansiyel aday olabileceklerde haklı olarak yarattığı umutsuzluk, aday olsamda bana vermeyecekler düşüncesidir.

Yengeç Sepeti Sendromu , aynı ortamda bulunan insanların birbirlerinin başarılarını çekememesi olarak özetlenebilir. 

Ortamdaki biri bir şeye sahip olacakken diğerleri onun başarısına engel olmaya ve o kişiyi geriye çekmeye çalışırlar.

Yükselen kişiyi aşağıya çekme sendromu olarak da bilinen Yengeç Sepeti Sendromu gerek iş hayatında gerekse özel yaşamda karşılaştığımız bir durum, rekabet, hasetlik ve kıskançlıkla sıklıkla mücadele ederiz.

Yengeç Sepeti Sendromu olarak bilinen bu durum üretkenliğimize gem vuruyor.

Sendromun hikayesinde sepete konulan bir yengeç sepetten rahatlıkla çıkabilirken, yengeç sayısı artınca sepetten çıkmak isteyenleri diğer yengeçler aşağıya çeker böylece sepetten hiçbir yengeç çıkamaz.

Birden fazla yengeci sepete atan kişi onların dışarı çıkamayacağını bilir. 

Bu yüzden yengeç sepetlerinin kapağı yoktur. 

Tek yengeç kapaksız kovadan rahatlıkla çıkabilirken sayı arttıkça kaçış imkansızlaşır.

Çünkü birbirlerini yukarı itmek yerine, aşağı çekerek engellerler, zarar verirler ve yaralanırlar. 

Ve sonunda hiçbir yengeç çıkamaz.

Filipinliler arasında “yengeç sepeti” olarak adlandırılan ve aktivist yazar Ninotchka Rosca tarafından kullanılan kavram “Ben sahip değilsem sen de sahip olamazsın."

"Ben başaramıyorsam sen de başaramazsın” şeklinde anlatılan hikayedir."

Bu hikayedeki gibi insanların birbirine karşı uyguladıkları psikolojik şiddet derecesindeki davranışlara “Yengeç Sepeti Sendromu” denir.

Bazı insanlar, bencilce davranarak hırslarını ön plana alarak başarmanın yolunun başkalarını geride tutmak olduğunu düşünürler. 

Kendileri ulaşamıyorsa, sizin de ulaşmanızı istemezler. 

Rekabetçi duygularla, hasetlik ve kıskançlıkla çabalarınızı sabote etmeye çalışırlar.

"Hizmet istiyorsun,hizmet verecek adayı tercih etmiyorsun."  Bağlamında  Yengeç Sepeti Sendromu durumu  birçok başarılı aday olabilecek potansiyeli  engellemekle kalmıyor, adaylıkları belirlemede söz sahibi olanlar gibi garip bir sahiplenme, tekelleşme formatı oluşturuyor. 

Milletin asli unsuru seçmen olarak  biz biliyoruz ki oylarımızı kullanmakla mükellefiz. 

Biz çekirdek aileyiz seçmeni temsil ediyoruz.

Siyaseti profesyonel meslek olarak yapmanın hakları  olduğunu düşünenler ve geniş ailemiz olmadığı sürece biz aday olamayız.

Yorum Yazın