Son birkaç yılda dünya genelinde yaşanan olaylar, insanların hayatlarında kalıcı değişikliklere sebep oldu. Covid salgını… Bu salgınla beraber birçok alanda dönüşüm yaşandı.
Mesela bazı iş kolları home ofis sistemine geçti. Yemek sektöründe paket servisleri yaygınlaştı. Online işlemler her zamankinden daha fazla kullanılmaya başladı. Sinema salonları, yerlerini dizi ve film platformlarına bıraktı — tabii aynı tadı vermiyor.
Misafirlikler azaldı. Hele bizim gibi misafirliği seven bir toplumda bile... Düğünlerimize zarf usulü yerleşti; yaşanan bazı değişiklikler hayatlarımızı kolaylaştırdı.


*

Ama bizim şehrimizde bir alanda hiç değişim yaşanmadı: kahvehaneler.
Eskiden de kahvehaneler vardı ama son birkaç yıldır kahve kültürü bambaşka bir yere evrildi.
Eskiden insanlar gündüz vakitlerinde kahvelerde otururdu; akşam saatlerinde bu kadar yaygın değildi. Oyun kahveleri akşamları kalabalık olurdu.
Son yıllarda özellikle Beşyol’da akşam saatlerinde bir kahvehane kültürü oluştu. Önceden de vardı bu kültür ama bu kadar yaygın değildi. Daha sonra bu alışkanlık Uydukent ve Afatlar’a sıçradı. Gün geçtikçe kahvehane sayısı da artıyor.

Yer yer kadınların da kahvehanelerde oturduğuna şahit oluyorum. Şehrin her köşesinde mutlaka bir kahvehane var.
Artık çay yapmak bile bir ustalık işi gibi görülüyor.
Bu konu aslında birçok açıdan — özellikle sosyolojik ve ekonomik yönleriyle — değerlendirilmesi gereken bir mesele.


*"

Tabii kahvehanelerin yarattığı en büyük problem ise kaldırım işgalleri ve kalabalık erkek gruplarının kadınların geçiş güzergâhlarını kapatması.
Bu yüzden birçok defa kadınların kaldırımdan inip yolda yürümek zorunda kaldıklarını görüyoruz.
Bu durum, Bingöl Belediyesi’nin sınıfta kaldığı önemli konulardan biri.
Gerçekten de bu kadar yaşam alanının içinde kahvehanelerin bu denli yer kaplaması ne kadar doğru?
Şehrin kadınlarının bu konudan ne kadar şikâyetçi oldukları malum.

Kahvehaneler şehirde çoğalmaya devam ederken, aynı oranda şimdi kafeler de artmaya başladı.
Fakat kahvehane kültüründen ne kadar farklı oldukları tartışılır.
Kürsülerden sandalyelere geçiş yaşanıyor sadece.
Şehrin en gözde yerlerinde kafelerin balkonları oluşmuş durumda.
Yoldan geçen insanlar ile bu kafe ve lokanta tarzı yerlerde oturan vatandaşların aralarındaki mesafe 30-40 santimetreyi geçmiyor.
Yani birileri yürürken hemen yanında birileri yemek yiyor ya da içeceğini içiyor.

Kahvehanelerin yaygınlaşıp sınırlarını genişletmesiyle kafelerin bu şekilde olması arasında hiçbir fark yok.
Bu şehre bu görüntü yakışmıyor.
En azından arada bir yeşil alan, bir nefes mesafesi olmalıydı.
Bingöl’ün sokakları, yeniden insanların rahatça yürüyebildiği, birbirine karışmadan oturup nefes alabildiği alanlara dönüşmeli.