Türkiye’de ev ekonomisi artık kiloyla değil taneyle alışverişe mecbur kalan vatandaşın hikâyesi…
Manavın önünde duran anne, çocuklarının istediği elmayı kilo ile değil, tane ile seçiyor.
Bir zamanlar fileyi dolduran alışveriş poşetleri, şimdi birkaç limon ve bir tutam nane ile doluyor.

Enflasyon rakamlarını uzun uzun tartışmaya gerek yok; gerçek, pazarda, markette, mutfakta kendini gösteriyor.
Bir kilo peynirin fiyatı asgari ücretlinin günlük yevmiyesini aşıyor.
Bir kilo et almak, neredeyse haftalık bütçeyi sarsıyor.
Dar gelirli aileler, mutfakta yangınla boğuşurken faturalar ayrı bir yük gibi sırtlarına biniyor.

Bugün Türkiye’de ev ekonomisi, hesap kitap işinden çıktı; bir hayatta kalma mücadelesine dönüştü.
Mutfakta başlayan yangın sofraya, sofradan aile huzuruna, oradan da toplumsal dengelere sirayet ediyor.

Peki çözüm?

1️⃣ Gerçekçi Enflasyonla Yüzleşmek:
Rakam oyunları değil, halkın hissettiği fiyat artışını esas alan politikalar.

2️⃣ Temel Gıda Güvencesi:
Dar gelirliye doğrudan destek; süt, ekmek, yağ gibi temel ürünlerde alım gücünü koruyacak sübvansiyonlar.

3️⃣ Enerji ve Fatura Yükünü Hafifletmek:
Elektrik ve doğalgazda kademeli fiyatlandırma; az tüketen daha az öder sistemi.

4️⃣ Üretimi Desteklemek:
Çiftçinin, üreticinin önünü açmak; ithalata bağımlılığı azaltmak. Tarlada bereket olursa, pazarda bolluk olur.

5️⃣ Tasarruf ve Şeffaflık:
Devletin de kendi harcamalarında tasarruf yapması, güven yaratır. Halk önce adalet ister.

Son söz:
Vatandaşın mutfağında başlayan yangını söndürmek için sadece umut yetmez; somut çözümler gerekir.
Çünkü evin yolunu bulmak, önce mutfağın yolunu açmaktan geçer.