Bir avuç toprakla başlayan, yürekte pişen ve çiğ köfteye dönüşen bir ömürlük emek.
Hayat, ciğköfte yoğurma leğeninde başlar.
Küçücük bir çocuk, karga kovalarken büyür de, yıllar sonra bir şehre lezzetini, insanlara yüreğini bırakır.
İşte o çocuğun adı Fırat Usta’dır.
Yedi yaşında düşer Bingöl’ün yollarına.
Tek başına, küçük bir beden ama büyük bir yürekle.
Aşağı çarşıda tutunur hayata.
Bir eliyle bulguru kavrar, diğer eliyle kaderini.
Gastronomi onun için sadece bir üniversite bölümü değil, çocukluğunun mutfağıdır.
O; tarlada, taş kenarında, toprak kokusuyla mayalanmış bir ruh.
Yoğurduğu her çiğ köftede alın teri, yokluk, mücadele ve en çok da sevda vardır.
Bingöl'ün soğuk kışlarına, yalnız gecelerine inat; sıcacık tebessümüyle yoğurur hayatı.
Çünkü onun mesleği el emeğiyle değil, yüreğiyle yapılır.
Eğitimini yarım bırakmaz.
Bir elinde tepsi, bir elinde kitap, çiğ köfte satarak okur, sabırla büyür, sakincece güçlenir.
Yıllar geçer ardı sıra, tezgahtan dükkâna uzanan hikâyenin adı olur: Fırat Usta.
Ama o sadece ustalıkla değil, babalıkla da yoğrulmuştur.
İki evlat büyütür.
Zor günlerde bile çocuklarının elini bırakmaz.
Onlar okusun diye gecelerce uyumaz.
Bugün biri öğretmen olmuş, diğeri sağlıkçı olacakken, babalarının yoğurduğu sadece çiğ köfte değil, geleceğin de kendisidir.
Avrupa'nın soğuk sokaklarında da yürür;
Ama kalbi hep Bingöl’dedir.
Gurbet, onun için sadece bir mola; memleket ise ebedi sığınaktır.
İki kez muhtar adayı olur.
Kazanmamıştır belki sandıkta,
Ama insanların gönlünde çoktan seçilmiştir.
Birçok insanın yaşamına dokunmuş, gençlerin eğitimine deryada damla olsun katkılar sunmuştur.
Köyde, şehirde olsun hasta ve yaşlı ziyaret lerini ciğköftesi ile şifa niyetine süslemiştir.
Güler yüzü, içten sözü, hizmet aşkı hiç eksilmemiştir.
Doğayı da unutmaz.
Ailesiyle kuş uçmaz, kervan geçmez yaylalara çıkar.
Kuşlara yem, yabanlara ekmek bırakır.
Çünkü onun için yaşam, yalnızca insanda değil; her canlının kalp atışındadır.
Ve her yoğurmada bir söz bırakır ardında:
“Ben işimi yedi yaşında sevdim.
Yetmişimde de, ellerim tutana dek sürdüreceğim.
Çünkü çiğ köfte değil; alın terim, emeğim, hayatım.
Çiğ köftesinin tadına nice sanatçı, siyasetçi, misafir bakmıştır.
Ama Fırat Usta bilir ki;
En kıymetli beğeni, bir çocuk tebessümünde gizlidir.
Onun yaşantısı bir esnafın değil,
Memleket sevdalısının, babanın, ustanın ve insanın hikâyesidir.
Ve bu hikâye her gün bir leğende yeniden yazılır.
Acıyla, sabırla, aşkla.
Çünkü kimi insanlar yemek yapmaz; yaşar.
Ve kimi tatlar midede değil, yürekte kalır.